15 Mart 2012 Perşembe

Ah İstanbul!






Gül hüznü var bu şehirde..Vakti gelmiş vedanın..Vakit Tamamdır artık...yolculuk başlamalı...!Ey şehir ahım var sende...Ahım Gecelerinde..!"
 
 
Eski masallarda yitirdiğim bir hüzün kaldı senden bana İstanbul. Gül dökülen yollarına adamıştım oysa ben çocukluğumu. Annemin parmak uçlarından akan bir güneştin çünkü sen. Kalbindeki duayı Süleymaniye'deki taş avluya bırakan kız çocukları yok artık. Yok artık istasyonda bekleyen analar. Ve çoktan gittiler gözyaşlarını uzaklara gark eyleyen sevdalılar.


Aşk demiştik sana biz oysa. Koltuk altlarımıza sıkıştırdığımız elifbalar ve kalbimize muştulanan sevda ile yollarına ömrümüzü sermiştik. Hasret kokan nefesimiz en çok sende bulurdu anlamını. Maviydi ellerimiz ve ne zaman uzatsak ellerimizi gökyüzü olurdun sen. Yağmur düşerdi kaldırımlarına. Ben en çok annemin saçlarında sevmiştim yağmuru. O yüzden hep kaldırımlarına saklanırdım saklambaç oynarken.


Ah İstanbul.

Bir sevda çok görüldü bu gönüle.

Seni sevmenin bedeli senin içindeyken seni özlemekti belki de İstanbul. Her gece baktığım minarelerden küskün bir yıldız kayardı içime. Şimdi cami kapısında yıldız dilenen çocukların adaşıyım ben.

Ah İstanbul.

Aşkı sana adamıştım ben. Ayak basılmamış kızıl bir çöle düşen ay kadardı içimde yerin. Erguvan kokulu yokuşlarında tükettim ömrümü. Ne kadar çıktıysam o kadar düştüm. Her sevda kendi göğündeki yıldızları düşürürmüş. Bilemedim. Kandil yanığı akşamlara bir gözyaşı tanesidir artık ömrüm.

Ah İstanbul.

İkindi çiçeklerinin göğe uğurlanışında hasretler çöker içime baş harfi sen olan. Kızıl bir güneşe emanet edesim geliyor şarkılarımı.

Yemin olsun geceye
Ve on dört yıldıza

Birgün hayallerimle süsleyeceğim seni ey sevdamın şehri. Göğsümde parıldayan düşü sokaklarında oynayan kız çocuklarının cilbâbına adayacağım.

Sevdaların şehrine bir ağıttır bu. Kendi vuslatını kendi firâkında arayan ve her infitârı inşirâh bilen bir çöl seyyahesinin ağıdı. Gecenin rahlesine düşürecek yıldızı olmayan ama her yıldıza İstanbul'u ayet ayet rahleyleyen bir sûzinak.

Bir hasret denizinin ortasında aşkı kendine yelken eyleyen ve her rüzgârda çocukluğunun adasına savrulan korsanlar gibiyim ey şehr-i ahzen. Yollarına kapana kapana ağlayacak ve her bir kum tanesini yüzüme sürerek karadan yürüteceğim sevdamı.

Ah İstanbul
Ah hüznümün şehri
Ah sevdamın şehri

Seni sevmekle başladı ömür
Ve bitiyor
Seni sevmekle...


İbrahim Sâki

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder