31 Mayıs 2012 Perşembe

biz bu kur'an-ı bir dağa indirmiş olsaydık



Şayet Biz, bu Kur'an'ı bir dağa indirmiş olsaydık; sen, onun Allah'ın haşyetinden baş eğerek parça parça olduğunu görürdün. İşte Biz, bu misalleri insanlara anlatırız, belki düşünürler.
haşr-21

29 Mayıs 2012 Salı

dilini iyi muhafaza et


İnsan kalbi bir sandıktır; dudaklar onun kilidi, dil ise anahtarıdır. İnsana o anahtarı iyi muhafaza etmek düşer.

Ömer Bin Abdullaziz Hazretleri

kalem!




~ ...KaLem!

dokunduğum vakit

Aşk'ı dokumazsam düş elimden!...

28 Mayıs 2012 Pazartesi

sevgi bizden midir senden midir?



 
 

sevgi bizden midir, senden midir?

ALÂÜDDİN ATTÂR (K.S.) ANLATIYOR
Şâh-ı Nakşibend Hazretleri beni kabul edince, kendilerini o kadar sevdim ki, sohbetlerinden ayrılamayacak hâle geldim. Bu halde iken, bir gün bana dönüp;
'' Sen mi beni sevdin, ben mi seni sevdim?' buyurdu.
'İkrâm sâhibi zâtınız, âciz hizmetçisine iltifât etmelisiniz, hizmetçinizde sizi sevmelidir' diyerek cevap verdim. Bunun üzerine:
'' Bir müddet bekle, işi anlarsın' buyurdu. Bir müddet sonra, kalbimde, onlara karşı muhabbetten eser kalmadı. O zaman; 'Gördün mü; sevgi bizden midir, senden midir?' buyurdu. Beyt:
Eğer mâ'şûktan olmazsa muhabbet âşıka,
Âşığın uğraşması mâ'şûka kavuşturamaz aslâ!

Fatih Sultan Mehmet Han'dan



İmtisal-i Cahidü fi'llah olubdur niyyetüm
Din-i İslam'un Mücerred Gayretidür Gayretüm


 
Fazl-ı Hakk u Himmet-i Cünd-i Ricaullah İle
Ehl-i Küfri Serteser Kahreylemekdür Niyyetüm


 
Enbiya Vü Evliyaya İstinadum Var Benüm
Lütf-i Hakk'dandur Heman Ümmid-i Feth ü Nusretüm


 
Nefs ü Mal İle N'ola Kılsam Cihanda İctihad
Hamdülillah Var Gazaya Sadhezaran Rağbetüm


 
Ey Muhammed Mücizat-ı Ahmed-i Muhtar İle
Umarum Galib Ola A'da-yı Dine Devletüm


 
Fatih Sultan Mehmed




 
(ALLAH Yolunda Şavaşmaktır Niyetim
İslam Dininin Yanlızca Yücelmesidir Gayretim


 
ALLAH'ın ve Evliya Ordusunun Yardımıyla
Küfür Ehlini Baştan Başa Kahreylemek Niyetim


 
Peygamberlere ve Velilere Dayanmışlığım Var Benim
ALLAH'ın Lütfundandır Fetih Ümidim ve Kuvvetim


 
Benliğimi ve Malımı Dünyada Feda Etsem Ne Olur?
ALLAH'a Hamd Olsun Var ALLAH Yolunda Savaşmaya Yüzbin Rağbetim


 
Ey Mehmed ! Ahmed-i Muhtar'ın Mucizeleriyle
Umarım Galip Olur Din Düşmanlarına Devletim)




Yavuz Sutan Selim Han'dan



YAVUZ SULTAN SELİM HAN'DAN

Kimse sensiz bulamaz Hakk’a vüsûl
Feyz-i lutfunla olur merd-i kabûl
«Rahmeten li’l-âlemîn»sin yâ Rasûl
El-meded ey ma’den-i nûr-i Hudâ
Ey kerem kânı Rasûl-i Kibriyâ
Kemterindir bu Selîm-i pür-hatâ
Dergehinden ilticâ eyler atâ
El-meded vey ma’den-i nûr-i Hudâ

- Yavuz Sultan Selim -

sanmasınlar yıkıldık...



Sanmasınlar Yıkıldık
Sanmasınlar Çöktük
Bir Başka Bahar İçin Sadece Yaprak Döktük. . . !
Mevlana

sıkı tut yüreğini!

Gülersin gülersin....Ve ağlarsın ardından. Bu böyle...Lâkin...
Gülmede de ağlamada da bir ümit saklıyorum içimde. Bu ümidin de son nefese kadar orada kalmasını ümit ediyorum.

Ümit o ki; hiçbir çile ve zorluk ruhu yıpratmasın. Bedeni yıpratabilir.Yorgun düşülür. Derman kalmaz. Düşünemez hâle gelir insan.Velâkin.. Ruhu sıkı tutmalı ki düşmesin! Mühim olan o çünkü... Beden ne de olsa düşecek toprağa. Bir yaprak gibi düşecek. Bir kıvılcım gibi sönecek. Amma...
Sıkı tut ki ruhunu düşmesin!..

R.Nazik Kaya

kalbinden geçmeyeni diline değdirme!



Söküklerini dik sözlerinin dilini kalbine yanaştır; dilinle söylediğini kalbinle de söyle.
Dikiş tutmuyorsa şayet söylenmeyi bırak; sus kalbinden geçmeyeni diline değdirme.



Mevlana Celalettini Rum-i

Allah'ın hizmetine dört elle sarıl ...



ALLAH'ın hizmetine dört elle sarılki
dünya boyun egerek
ahirette aşık olarak sana gelsin.

dostun gülü



Şu ellerin taşı hiç bana değmez...
illa dostun gülü yareler beni...

unutmak bile cananı fısıldar...


sustukça sema kalbime hicran fısıldar..
gül isminibülbül o güzel a'nı fısıldar
derler ki gönül derdine tek çare unutmak
heyhat..!! unutmak bile cananı fısıldar...

 

kalbim üstüne..


Beklemek sabretmektir” dedi ustam.

Kalbim üstüne” dedim.

Büküldü boynum...

aşk yolu

Aşk yolu ehl'i hevâya kapalıdır. Bu yol ancak ciğeri yanık sâdıklara açıktır."


''Unutma ki Hak hidâyetini ancak kendisine muhabbet edene verir! .."



''Aşk hâline arzularını azaltıp şükrünü artırarak erişebilirsin..."


bizi boynu eğrilenlerden eyle ya rab!

Boynumuzu eğerek geçebiliriz Allah’ın imtihanlarından



başımızı dikerek değil!



Bizi boynu eğrilerinden eyle ya RAB!


aşk olsun!



Aşk olsun..
Öyle bir aşk olsun kibaki olsun..
Her yerde anacağımkarşılıksız olsa bile sevebileceğim bir sevgi olsun bu!

Ya Rabbiben bu aşkı Sen'den başka kimde bulabilirim ki?

Bir ah miktarınca




Tespih taneleri gibi diziliverecek bütün cümleler.
Her dizilen cümlenin baş hecesi yine sen,
Son hecesi, bir 'Ah' miktarınca uzayan iç çekişlerim olacak!

Kadim Dolunay

hasret...


Hasret, hıçkırıklara boğulmuş bir sükût..!
Kadim Dolunay

düşüncelerim taarruzda



Her dokuduğum söze bin tokat düşer kitab-ı aruzda,
Kalemim savunmaya çekildi, düşüncelerim taarruzda.

Kadim Dolunay

ah'larım...



Bir çıkış noktası arıyorum, dört yanım keder...
Toplasam cümle ömrümü, ancak bir Ah'ım eder...


havf ve reca



Korku ve ümit bir kuşun iki kanadı gibidir.
 Kuşun iki kanadı birbirine denk olunca rahat uçabilir.

Ebu Ali Ruzbârî (Sûfi. HY 933)

Sühreverdi, Avarifü'l-Mearif, çev., H.K. Yılmaz vd, İst.-1989, Erkam Yay., s. 620

27 Mayıs 2012 Pazar

pişmanlık...



Mademki kendinde bir dert veya pişmanlık hissediyorsun; bu, Allah’ın sana olan yardımının ve sevgisinin bir delilidir.

Mevlânâ, Fîhi Mâ-Fih

Huzur ve afiyet


Molla Câmî bir gün bir kimseye; "Ne iş yapıyorsun?" diye sordu. O da; "Hamdolsun huzûrluyum. Sıhhat ve âfiyette bulunduğum hâlde dünyâyı terkederek bir köşeye çekildim. Cenâb-ı Hakk'ın zikri ile meşgûl oluyorum." dedi.

Molla Câmî buna cevap olarak;"Huzûr ve âfiyet bu değildir. Huzûr ve âfiyet, insanın nefsinin emmârelikten kurtulup, itminâna kavuşmasıdır. Nefsi itminâna kavuştur da, ister sâkin bir köşede otur, isterse insanların arasında." buyurdu.

AŞK...




Bu şehirde aşk illaki iki insanın birbirini sevmesi manasına gelmez.
Belki Azîz Mahmûd Hüdâyî’nin yokuşundan yukarı doğru tırmanırken insanın terlemesi manasına gelir,
belki Yahya Efendi’nin orada bir akşam serinliğinde bir boğaz manzarasıdır aşk,
öbür taraftan baktığınızda belki Ebû Eyyub-el Ensâri (r.a)’de iç dünyasına dalıp gitmenin adıdır.
Yahut ta o derin serviliklerin altında mezarların içerisinde biraz kendisine dünya ve zaman kayıtlarından sıyrılmış bir ânın hikâyesidir.

İskender Pala

26 Mayıs 2012 Cumartesi

Rahmetinle eyle beni bigünah



Ya Rab,rahmetinle eyle beni bîgünah,
kalmasın mahşere ah u vah

Hazer kıl kırma kimsenin canını incitme





Hazer kıl kırma kalbin kimsenin canını incitme
Esir-i gurbet-i nalan olan insanı incitme
Tarik-i ışkda bi-çareyi hicranı incitme
Sabır kıl her belaya hâne-yi Rahman'ı incitme

Felekde hasılı insan isen bir canı incitme
Günahkar olma fahr-i âlem-i zî-şanı incitme

Elin çek meyl-i dünyadan eğer aşık isen yare
Muhabbet camını nuş et asıl Mansur gibi dare
Misafirsin felek bağında bendin salma efkare
Düşersin bir belaya sabrı kıl Mevla verir çare

Felekde hasılı insan isen bir canı incitme
Günahkar olma fahr-i alem-i zi-şanı incitme

Bulaşma çark-ı dünyaya vücudun pak-tahirken
Güvenme mal u mülk ü mansıbın efnası zahirken
Nic' oldu mali Karun'un felek bağında vafirken
Nedir bu sendeki etvar-ı dert gönlün misafirken

Felekde hasılı insan isen bir canı incitme
Günahkar olma fahr-i alem-i zî-şanı incitme

Hasislikden elin çek sen cömerd ol kan-ı ihsan ol
Konuşma cahil-i nadan ile gel ehl-i irfan ol
Hakir ol alem-i zahirde sen ma'nada sultan ol
Karıncanın dahi halin gözet dehre Süleyman ol

Felekde hasılı insan isen bir canı incitme
Günahkar olma fahr-i alem-i zî-şanı incitme

Ben insanım diyen insana düşmez şad'u handanlık
Düşen bî-çareyi kaldırmadır alemde insanlık
Hakikat ehlinin hali durur daim perişanlık
Bir işi etme kim gelsün sana sonra peşîmanlık

Felekde hasılı insan isen bir canı incitme
Günahkar olma fahr-i cilem-i zî-şanı incitme

Ehl-i irfanım deyü her yerde bendin atma meydana
El elden belki üstündür ne lazım uyma şeytana
Yakın olmak dilersin Hazret-i Hallak-ı ekvana
Cihanda tatlı dilli olması lazımdır insana

Felekde hasılı insan isen bir canı incitme
Günahkar olma fahr-i alem- zî-şanı incitme

Celîs-i meclis-i ehl-i hakikat ol firar etme
Heva-yı nefsine tabi' olan yerde karar etme
Tekebbürlük eden insana asla i'tibar etme
Sana cevr ü cefa ederse bir keş inkisar etme

Felekde hasılı insan isen bir canı incitme
Günahkar olma fahr-i alem- zî-şanı incitme

Vefası var mıdır gör kim sana bu çarh-ı devranın
Eser yeller yerinde hani ya taht-ı Süleyman'ın
Yalınız adı kaldı alem-i zahirde Lokman'ın
Geçer bir lahzada ru'ya misali ömrü insanın

Felekde hasılı insan isen bir canı incitme
Günahkar olma fahr-i alem-i zî-şanı incitme

Sana bir faide yokdur bilirsin halk-ı gıybetden
Gözün aç alemi bir bir geçersin çeşm-i ibretden
Zarar gördüm diyen gördün mü sen ehl-i mehabbetden
Yeme kul hakkını korkar isen rüz-i kıyametden

Felekde hasılı insan isen bir canı incitme
Günahkar olma fahr-i alem- zî-şanı incitme

Hakikat bahrinin gavvası ol terk-i mecaz eyle
Çıkar ha alma mazlumun ahın seni i'tiraz ile
Çehil semt-i Habîb'e ey gönül azm-i Hicaz ile
Yüzün tuk hak-i payine hemen arz-ı niyaz ile

Felekde hasılı insan isen bir canı incitme
Günahkar olma fahr-i alem- zî-şanı incitme

Gönül ayinesin silmek gerekdir kalb-i agahe
Muhabbet şems-i dogmuşken ne lazım mihr ile mahe
Ne müşkil hacetin varsa heman arzeyle Allah 'e
Der-i Mevla dururken bakma LÜTFÎ başka dergahe

Felekde hasılı insan isen bir canı incitme
Günahkar olma fahr-i alem- zî-şanı incitme

Alvarli M. Lutfi hazretleri

25 Mayıs 2012 Cuma

cumamız hayırlar getirsin inşallah...


İçinde bulunduğum şu halet-i ruhiyede nebilerin,resullerin ...sahip oldukları kuvvete muhtacım.Adem aleyhisselam'dan benim zamanıma kadar gelmiş geçmiş cümle büyüklerin sabrına muhtacım .Rabbani kuvvete muhtacım...
Allah'ım ,lütfet ,yardımını esirgeme ,rızana uygun olsun.Amiin...
Gavs Azam Abdulkadir Geylani Hz.
Fethurrabbani  s.33

Muamma...


Aşk mürekkebi, gül kokulu kalemi kuşattığı bir gecede,
Her muamma cevap bulur, çözülür birkaç hecede. . .

Aşk'ın ayetlerini dinlesem...


İpekten naif tebessümlerinle..
Girsen düşlerime , Ondört asırlık bir ayrılıktan sonra ,
Sevgili...
Sen Konuşsan , ben kırıp dizlerimi çöksem karşına..
Ve dinlesem..
Dudaklarından dökülen ''Aşk'ın Ayetlerini''...

ibrahim inecik

23 Mayıs 2012 Çarşamba

zahmette rahmet vardır...



Rahmet ile zahmet arasında bir nokta farkı vardır; Allah dilerse zahmetteki noktayı kaldırıverir.

Rahmet: (رحمت)
Zahmet: (زحمت)

İskender Pala

ibadet manevi yaralarımıza tiryaktır.



Cenab-ı Hak senin ibadetine belki hiçbir şeye muhtaç değil. Fakat Sen ibadete muhtaçsın; mânen hastasın. İbadet ise, mânevî yaralarına tiryaklar hükmündedir.
(Lem’alar)

nur'dan hüzmeler...




Kâinat içinde bir zerre gibi zayıf, küçük bir mahluk olan şu insan ubudiyetin azameti cihetiyle Hâlik-ı arz ve semavatın mahbûb bir abdi ve arzın halifesi, sultanı ve hayvanatın reisi ve hilkat-i kâinatın neticesi ve gayesi oluyor.
(Mesnevî-i Nûriye)

kulluk/ubudiyet




İnsanın pek yüksek bir kıymeti olmasaydı, semavat ve arz onun istifadesine mutî ve musahhar olmazdı. Ve kezâ, insan ehemmiyetsiz olsaydı, mahlûkat onun için halk edilmezdi. Eğer insan ehemmiyetsiz ve kıymetsiz olsaydı, o vakit insan, mahlûkat için halk olunacaktı. Ve kezâ, insanın Hâlikı yanında mevkii pek büyük olduğu içindir ki; âlem-i dünyayı kendisi için değil, beşer için, beşeri de ibadeti için halk etmiştir.
(İşârâtü’l-İcaz)

22 Mayıs 2012 Salı

Nasıl helak oluruz?


Bir kavim ,münkeri (işlenen günahı)gördükleri halde onu (imkanları dahilinde)tağyire ve menetmeye çalışmazlarsa ;Allah o kavmin umümuna birden azab gönderirde artık duaları kabul olmaz.(şimdiki hal-i alem buna şahittir.)Ebu Davud,tirmizi ,İbn Mace,Nesai

Hazreti Abdullah İbn Abbas (ra)dan rivayet edildiğine göre ,o şöyle demiştir.''Denildi ki,
Ya Resulullah!Bir karyede,bir memlekette salihler olduğu halde ,o karye ehli helak olur mu?onlara azab nazil olur mu?Peygamber Efendimiz (sav):
''Evet''buyurdu Dediler ki:
''Neden ya resulallah ?Resul-u Ekrem (sav)cevaben buyurdu ki:
''O salih insanların lakaydlıklarından ,gevşek davranmalarından ve Allah'a karşı masiyyet işlendiği halde ona karşı suküt edip ,münkeri nehyetmediklerinden doayı bela umümi gelir.Salihler şerlilerle beraber helak olur.
Kitabud-Düreri'l Mustafa

ahir zamanda...



Ahir zamanda insanın alın yazısı okunaklı olmuyor insan olmak dokunaklı oluyor hepsi bu.

Mehmet Efe

gönülde gam var.



dilde gam var şimdilik lutfeyle gelme ey sürur
olamaz bir hanede mihman mihman üstüne"

Rasih

"Gönülde şimdilik gam var ey neş'eşimdilik gelme.
Bir yerde misafir misafir üstüne olmaz..."

yare açık yare



Yare açik yare yare açmaya yare ne hacet
Feryadim duyulur asikare dile dökmeye ne hacet
Güllerim döndü hare hare küsmeye ne hacet
Dil avare dudak bi çare parelenmeye ne hacet

hiç...




Rabbim beni bir an bile olsun nefsimle baş başa bırakma.

Beni HİÇliğimin zirvesine ulaştır ki ben de Habibin gibi

"Ey Rabbim Senin yardımın olmadan ben bir HİÇim"

sözünde seninle olayım.

O'ndan gayrı




Neye Yaklaşsam Sonu Ayrılık ve Kırgınlık..
Anladım ki MEVLA'dan Gayrisine yokmuş yakınlık

inşAllah...




İnşaALLAH derse yakaran
İnşa eder Yaradan!

Gül gülse daim




Gül gülse daim ağlasa bülbül aceb değil
Zira kimine ağla demişler kimine gül

Baki

ey ellerimden tutanım!




Ey ellerimden tutanım! Sana kavuşmak için çıktığım bu sevdalı yolculukta, sarp yokuşları çıkarma karşıma. Ey fukara yüreğimin rahmeti sonsuz sevgilisi! Bizi sana sürünerek değil koşarak ulaştır. Gör kırık döküğüm, boynu büküğüm, yüreğim kör düğüm..

tek sadık dost ve yar




Dost bildiklerin tek tek gitsede. Yâr dediklerin, yaralar açıp yüreğinde seni terk etse de. Unutma ki; yaranı saracak tek Yaradan var. Tüm açılan yaraları en güzel saran, O sâdık DOST ve Yâr!..

fatihayı 6 ayda yazmıştır...




Fatiha’yı yazması 6 ay sürmüş!
Büyükleri sadece vefatının yıldönümünde hatırlar duruma düşmek üzüyor insanı. Hattat Hâmid Aytaç 18 Mayıs'ta vefat eylemiş. Manşetlerin umurunda mıdır...
 
Onun fotoğraflarında iki ayrı kişi var sanki. Birinde etrafına boş ve çekingen gözlerle bakan ürkek bir ihtiyar; diğerinde yani kamış elinde kâğıda dökülürkenki fotoğraflarında ise güç ve estetik aynı karede birleşiyor. O her büyük adam gibi yoksulluğa unutulmuşluğa terk edilmiş ama “neden” demeyelim. Nedeni aslında çok basit; çünkü onun içindeki dünya birilerinin girebileceği ya da sığabileceği kadar boş değil.
Amidîli Şeyhmus


Bakırın diyarından değil Amidîli Şeyhmus o. Kasap olan babasının izinden değil dedesinin izinden ilerlemiş. Ama hatırlanmalı ki Hafız Sami’yi bile coşturacak kadar güzel sesi “kubbe parlatanın” oğlu oluşundan kaynaklanıyor. Bir Osmanlı Beyefendisi vasfını hastaneye kaldırıldığı ve sinir krizlerine tutulduğu günlerde bile bırakmadığını doktorlarından öğreniyoruz. “Ama efendim” diye başlayan cümleleri ne kadar da tanıdık geliyor.
Genelde takvimlerdeki “Hâmid” imzasıyla karşılaşıp tanıştığımız eski yazının yaşatıcısı olan Hâmid Aytaç senelerini Reşit Efendi Hanı’ndaki küçük odasında geçirmiş. Daha öncesinde Gümrük Matbaası’nda ve Erkan-ı Harbiye Matbaası’nda memuriyetlik yapsa da Hâmid olmanın bedelini memuriyetten ayrılmakla ödemiş ve Musa Azmi’yi terk ederek Hâmid Aytaç olarak yazıyla hayatı doldurmuş. Aslında İstanbul’a ilk gelmek istediğinde babasını ikna eden Hacı Bey’in sözü o: “tevekkeltü alâllah de gönder!” O’na bırakılan O’ndan başka nereye gider ki?


Yerini bulan Lâm - Elif
Bir asra yakın sürdürdüğü hayatında kaç eseri var kimseler bilmiyor. Sürekli bir hocası da olmayan bu adamın pek çok ustadan nasibi bir meşk olsa da İstanbul’a kendini kabul ettirmesi galiba kimin talebesi olduğunu gösteriyor. Rakım Efendi’ye özel bir saygısı olan Hâmid Aytaç onun bir eserine tam dört saat bakarken acaba ne düşündü? Ya da hangi meşkin ortasındaydı ki Rakım Efendi’nin Irak’ta yağmalanan “Sure-i Fatiha” yazısını altı ay gibi bir sürede yazdı? Kendi üslûbunu; baka baka yaza yaza buldu denilen Aytaç için ne baktı ve ne gördü sorusunun cevabı da yok aslında. Bilinen Şişli Camii için hazırladığı istifte “Lâm – Elif”leri yerleştiremediği sonrasında yorulup kendinden geçtiği ve gözünün önüne inen uykuyla karışık istifte “Lâm – Elif”lerin gelip yerini bulduğu... Ben onun ve onun gibilerin uykularının benim ve benim gibilerin uyanıklığıyla… cümlenin sonunu getiremiyorum.


“Sağlığıma kaynama ben ölünce ağlama”
“Sağlığında nice ehl-i hünerin
Bir tutam tuz bile yoktur aşına
Öldürür evvel onu açlıktan
Sonra bir türbe yaparlar başına”
Yıllarca metruk halde bırakılan Hâmid Aytaç için bugün ölümünün ardından anma törenleri hazırlanıyor. “Ne için?” diyor insan. Bu büyük hattatın gelecek nesillerce tanınması için oluyor cevap muhakkak; ama her kıymetimiz illa toprağa girmeden değer kazanmayacak mı? Gözüm kimi zaman bu onun eseri dese de kelimelerim onu anlatmakta yeterli değil bundandır ki kısa yola kaçıp İbn’ül Emin’e müracaat ediyorum:
“Mest olur görse eğer hattım erbâb-ı vukûf
Bakamaz dilberinin nokta-i hal-u hattına”


 
Fadime Türkölmez

dert etme can...




Dert etme can!..
Görebiliyorsan dokunabiliyorsan nefes alabiliyorsan yürüyebiliyorsan ne mutlu sana!..

Elinde olmayanları söyleme bana...
Elinde olanlardan bahset can!…
Üzülme!..
Geceler hep kimsesiz mi geçecek?..
Gidenler dönmeyecek mi?..
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede.. Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki güzellikler de var bu hayatta...
Gel Git’lerin olmadığı bir hayat düşünebilir misin?
Hüzün olgunlaştırır
Kaybetmek sabrı öğretir...

 
Hz. Mevlana

bab-ı aşk...




Bütün uzviyetimle senin içinde benliğimi eritip

senin aşkına geldim.



Bana bab-ı aşkını aç


Ey ezelimim ve ebedim yalnız sana olan


Sultanım...

(M.Adın)