30 Eylül 2012 Pazar

ölüm sessizliği



Şehirlerden sıkıldığında;
Mezarlıklara uğra ara sıra;
Ölüm sessizliğini gördükçe...
Hayatı daha bir duyacaksın!
Hırsların ölecek; göreceksin;
Sükûn bulacaksın!
Bu sabah uğradım o sessiz konuşanlara,
Çeşmelerinden abdest aldım.
Burası daha bir tanıdık geldi;
Şehir daha bir yabancı...

Ali Hakkoymaz


29 Eylül 2012 Cumartesi

istemem...

Hoş gelür derd-i muhabbet bana sıhhat istemem
Zillete incinmezem ikbâl ü izzet istemem
Fakrı fahr etdüm revâc-ı kadr ü rif’at istemem
...Rağbetüm dünyâya kalmadı sa’âdet istemem
İsterin Hak haste-dil uşşâka cânânın vere
Umarın derdin veren Allah dermânın vere

Fevrî

28 Eylül 2012 Cuma

bir eylül daha veda ediyor...

Bir eylül daha veda ediyor.
Her yanım eylül kokuyor.
Sanki sarı yaprakların hüznüyüm.
 Kendimi seyrediyorum bu veda aynasında.
 Ne kadar soru işareti gözlerim!
Hayat nasıl da serpiştirilmiş mevsimlere?!...
 Kâh o benim koluma giriyor kâh ben onun... savrulup gidiyoruz!

Ali Hakkoymaz

27 Eylül 2012 Perşembe

tut ellerimden...



Sırat'tan incedir sevda köprüsü.
Beraber geçelim, tut ellerimden.
Abdurrahim Karakoç

bir ben bir de yalnızlık...


sonra mı !
bir ben kalıyorum bir de yalnızlık ...

önemli olan bırakmamak



Aşkta önemli olan aynı elleri tutmak değil,
Bi ömür hiç bırakmamaktır..
Can Yücel

Sen diyorum


'Sen ''diyorum gerisi''Allah kerim...

ey can!



Ey Cân, bana bir görün..!
Bitmeden, son nefesim..!
Şems-i Tebrizi



muhabbetimizi arttır ya rabbi!


Hadi Rabbimize şükredelim dedim
Birer cüz kur'an okuduk.
Şükrederseniz nimetimi arttırırım buyuruyorsunya
Muhabbetimizi arttır ya rabbi!

Bab-ı Hüzün

27.09.2012

kimsesizliğim...



Dedim ya, Eylül'dü.
Savruluşu bundandı kimsesizliğimizin...!!!

ruhun en güzel hali

Sükut ruhun en güzel hali.
Bir yerde aslında aşkın meali
 Ersin Boztepe

gönüle yazılanlar

Suya yazılanlar gölün imtihanıdır,
Gönle yazılanlar ise insanın."
 (Elam E. Doğan)



26 Eylül 2012 Çarşamba

Ya resulAllah



Gubar-ı payine almam cihânı Yâ Resûlallah,
Değişmem muyine heft asumanı Yâ Resûlallah
Duyunca makdem-i teşrifin sulb-i pakinden Âdem
Değişti habbeye bağ-ı cinanı Yâ Resûlallah.
------------------------------------------------
Ayağının tozuna cihânı verseler, almam Yâ Resûlallah,
Saçının bir telini, yedi kat göğü değişmem Yâ Resûlallah.
Senin teşrifinin, ter-temiz sulbünden geleceğini duyunca Hz. Âdem,
Bir habbeye, cinânı/cennetleri değişti Yâ Resûlallah.

Ebûbekir Kâni Efendi

zamana bırak...


Gönül o denli zarif, incinebilir bir yapıdadır ki
Tıpkı goncanın kıvrım kıvrım sarılmış yaprakları gibidir.
Zorlayarak açmaya kalkma, zamana bırak kendiliğinden yavaşça açılsın!
Şirazi



25 Eylül 2012 Salı

hüzün bana yaraşır...


Gülmek size yakışır ağlamak bana
Yaşamak size yaraşır ölmek bana...

Bab-ı Hüzün

25.09.2012




gül gazeli

babasızlık sancısını bilir misin?

SAÇI TARANMAMIŞ ÇOCUK!
Babasızlık sancısını bilir misin?
Dolaptaki iki tebeşir kutusunun birinde “beyaz” diğerinde “renkli” yazar ya işte onlarınki de böyle bir yalnızlık.
Onları çizdikleri resimlerden az çok çıkartabilirsiniz. O resimlerde en güzel elbiselere hep kaybettikleri layıktır. -Anne ya da baba- hangisinin mahrumiyetini yaşıyorlarsa her zaman çok büyük olurlar o kâğıtlarda. Dağlardan bile… Sınıfta okunan her metinde, eksiksiz bir aile bulup gölgesine sığınmaya çalışırlar. Gözleri cümlelerde dolaşırken bir anne ya da baba kelimesi avına çıkmış gibidir. Hayat Bilgisi dersinde ”çekirdek aile” konusu işlenirken misafir çocuk edasıyla ya başlarını öne eğer ya da yabancı bakışlarla arkadaşlarının yüzündeki mutluluğu anlamaya çalışırlar.
O yetimlerin labirent kadar karmaşık gözlerine dalarken kendi çocukluğum aklıma gelirdi. Çok güzel duygu sömürüsü yapılırdı vesselam. Çok akıllıydım. Fasulye ya da patates yemeğindeki etleri ayıklayıp yedikten sonra; 'Anne ben doydum.' derdim. Ardından anne-babam kendi payına düşen et parçalarını benim tabağıma taşırdı. İşte bu duygudan bu deneyimden uzak yetişen çocukların bir tarafı dünyaya hep yabancı kalır.
İlk gözyaşımızın hikâyesi
Yapılmamış ödevleri; çoğu zaman kirli elbiseleri bir de taranmamış saçlarıyla bir çocuk görürseniz kızmak ya da küçük düşürmek yerine kendinize bir “anne”sinin olup olmadığını sormayı deneyin. Sabun kokulu, temiz tırnaklı çocuklar arasında boynu bükük her çocuk potansiyel bir “yetim” sayılabilir. Aslında “anne” bunların ötesinde bir şey ifade ediyor. Dünyadaki bütün güzelliklere en üst seviyede sahip olan kadın bile annemizin yerini dolduramaz; çünkü nefes alıp da dert çekmediğimiz tek yer annenin karnıdır. İşte ilk gözyaşımızın hikâyesi de böyle başlamaktadır. O, bünyesinde barındırdığı “ana rahmi” ile Allah’ın rahmetine ayna görevi üstlenir. Bu rahmet sağanağı ve kaynağından mahrum bir çocuğu üzmek “Gayretullah”a dokunabilir.
yetim çocuk
Her yetimin başını okşarken çoğu zaman Peygamberimizi hatırlarım. Ebva’da duyulan kor kadar yakıcı bir hüznün ağırlığı çöker. Simasının bile görülmediği bir “baba”sızlık sancısı başlar. Bazen de babamı hatırlarım; çocukken bayramlarda harçlık özlemi çeken o insanı. Daha doğrusu harçlık verecek bir “baba özlemi” duyan babam gelir gözlerimin önüne…

Nurullah Demir



Üzgün duran kelimeler

Gür bir hayat gerekir şiire taramak için
bundandır bende üzgün durması kelimelerin...

Haydar Ergülen

24 Eylül 2012 Pazartesi

bendedir...

Ne azap, ne sitem bu yalnızlıktan,
Kime ne, aşılmaz duvar bendedir,
Süslenmiş gemiler geçse açıktan,
Sanırım gittiği diyar bendedir.

Yaram var, dövemez havanlar merhem;
Yüküm var, pazarlar bulamaz dirhem.
Ne çıkar, bir yola düşmemiş gölgem;
Yollar ki, Allah'a çıkar, bendedir.

NFK

23 Eylül 2012 Pazar

İstanbul...

Islak sokaklar mevsimindeyiz artık…
Bu kalabalık şehre hüzün yağar bu zamanlar…
Yalnızlık yağar caddelerine…
Darmadağın saçlar, ıslanmış yüzler hep yere bakar…

 

 
Kahveleri bile dert yüklenir…
Çayları daha bir demli…


 


 

 

Herkes kendi türküsünü söyler yüzünü buruşturarak,
Herkes kendi hikayesini en acıklı sanır…

 


 

 
Kendisi koca bir yalanken gerçeği arar bu şehir…
Sokakları gibi evleri de acı doludur, gözyaşları taşar pencerelerinden…

 


 

 
Geceleri gerçeklerini saklar da, her gün başka bir maske takar insanları…
Hayatları vardır anlatıkları, bir de tek başına kalınca yaşadıkları…

 

 


 

 

Herkes kendi türküsünü söyler bu şehirde, sadece kendi acısına ağlar…
Herkesin tiyatrosudur bu şehir, herkesin en yalandan sahnesi…
Ve onun için bulunmayı bekler bu şehrin denizlerinde incilerin en sahtesi…

 


 

 
Yine de yalan olduğunu bile bile hergün aynı oyunu oynar bu şehrin insanları…
Herkes kendi hikayesini en acıklı sansan da, her geceyi pembeye boyar gündüzün yalanları…

 

 
Yine de hızlı adımlar atılır, koşulur yalnızlığa…
Herkes kendi türküsünü söyler yüzünde bir maskeyle,
Herkes kendi hikayesini en acıklı sanır …

kabul buyur ne olur...


Rahman ve Rahım olan , kalpleri birbirine ısındıran Rabbim
Yârimle , kalbimle alakalı ettiğim duaları
Dua kabul anına denk getir. Ve kabul buyur ne olur. ''

Ersin Boztepe

gözüm yaşı derya imiş

"Dün gice deryâya düşdüm düşde gark oldum sanup

Uyanup gördüm gözüm yaşı imiş deryâ meğer"


Cem Sultan


20 Eylül 2012 Perşembe

cumamız mubarek olsun...



Yâ Rab!
 Senin rahmetinden daha şâmil bir rahmet, senin hikmetinden daha fâik bir hikmet, senin muhabbetinden daha güzel bir muhabbet düşünülemez." "


~ 24.Mektûb / Şerh / s.91. ~

Ya Vedud!
Bizleri  Vedud esma-ı şerifine mazhar olanlardan eyle
amin...

Allah bir kulunu severse


Ben kulumu sevdim mi onun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli, yürüyen ayağı olurum. O benimle görür, benimle işitir, benimle tutar, benimle yürür. Benden herhangi birşey isterse onu verir, bana sığınırsa muhakkak onu himâye ederim.”
kudsi hadis

19 Eylül 2012 Çarşamba

mahşere kaldı...

Ey gönül, gidenden ümidini kes!..
Kaçan bir hayâle benziyor herkes,
Sanki kulağıma gaipten bir ses,
Buluşmalar kaldı mahşere diyor..."

Necip Fazıl KISAKÜREK


sen kapat gözlerimi...


Öldüğümde  sen gel kapat gözlerimi

O an yüzümdeki ifadeye bakıp anla

Nasıl bir özlemle irtihal ettiğimi...

(iktibas düzenlenmiştir)

Aşk öyle bir ateştir ki...


Aşk öyle bir ateşdir ki, yanarsa eğer, Ma’şûkdan başka herşeyi yakar, kül eder.

İmam-ı Rabbani

el çekün derdüm ilacından


Gâfil olmaz derdden derde giriftâr eyleyen
Âşk-ı ârif degül derdini izhâr eyleyen
El çekün derdüm ilâcından ki tahkîk itmişem
İstese sıhhat virür bîmâra bîmâr eyleyen
Yani ki ;
Dertten derde salan kişi, bu durumu bilir.
Derdini söyleyen kimse, ârif bir âşık değil.
El çekin derdimin ilacından ki ; ben inceledim;
Hasta eden , isterse hastayı sağlığına da kavuşturur.
HADÎKATÜ’S-SÜ’EDÂ (ERENLER BAHÇESİ) - FUZÛLİ

18 Eylül 2012 Salı

havf ve muhabbet



Ey nefisperest nefsim, ey dünyaperest arkadaşım! Muhabbet, şu kâinatın bir sebeb-i vücududur, hem şu kâinatın râbıtasıdır, hem şu kâinatın nurudur, hem hayatıdır. İnsan kâinatın en câmi' bir meyvesi olduğu için, kâinatı istilâ edecek bir muhabbet, o meyvenin çekirdeği olan kalbine derc edilmiştir. İşte şöyle nihayetsiz bir muhabbete lâyık olacak, nihayetsiz bir kemâl sahibi olabilir.
İşte, ey nefis ve ey arkadaş! İnsanın, havfa ve muhabbete âlet olacak iki cihaz, fıtratında derc olunmuştur. Alâküllihâl, o muhabbet ve havf, ya halka veya Halıka müteveccih olacak. Halbuki halktan havf ise, elîm bir beliyyedir; halka muhabbet dahi belâlı bir musîbettir. Çünkü, sen öylelerden korkarsın ki, sana merhamet etmez veya senin istirhâmını kabul etmez. Şu halde, havf elîm bir belâdır.
Muhabbet ise, sevdiğin şey, ya seni tanımaz, Allaha ısmarladık demeyip gider (gençliğin ve malın gibi); ya muhabbetin için seni tahkir eder. Görmüyor musun ki, mecâzî aşklarda yüzde doksan dokuzu mâşukundan şikâyet eder. Çünkü, Samed aynası olan bâtın-ı kalb ile, sanem-misâl dünyevî mahbublara perestiş etmek, o mahbubların nazarında sakîldir ve istiskâl eder, reddeder. Zîrâ fıtrat, fıtrî ve lâyık olmayan şeyi reddeder, atar. (Şehevânî sevmekler, bahsimizden hariçtir.) Demek, sevdiğin şeyler ya seni tanımıyor, ya seni tahkir ediyor, ya sana refâkat etmiyor, senin rağmına müfârakat ediyor. Mâdem öyledir, bu havf ve muhabbeti, öyle birisine tevcih et ki, senin havfın lezzetli bir tezellül olsun, muhabbetin zilletsiz bir saadet olsun.
Evet, Halık-ı Zülcelâlinden havf etmek, Onun rahmetinin şefkatine yol bulup ilticâ etmek demektir. Havf, bir kamçıdır; Onun rahmetinin kucağına atar. Mâlûmdur ki, bir vâlide, meselâ, bir yavruyu korkutup, sînesine celb ediyor. O korku, o yavruya gayet lezzetlidir. Çünkü, şefkat sînesine celb ediyor. Halbuki, bütün vâlidelerin şefkatleri, rahmet-i İlâhiyenin bir lem'asıdır. Demek, havfullahta bir azîm lezzet vardır.
Mâdem havfullâhın böyle lezzeti bulunsa, muhabbetullahta ne kadar nihayetsiz lezzet bulunduğu mâlûm olur. Hem, Allah'tan havf eden, başkaların kasâvetli, belâlı havfından kurtulur. Hem, Allah hesâbına olduğu için mahlûkata ettiği muhabbet dahi, firâklı, elemli olmuyor.
Evet, insan evvelâ nefsini sever, sonra akâribini, sonra milletini, sonra zîhayat mahlûkları, sonra kâinatı, dünyayı sever; bu dairelerin herbirisine karşı alâkadardır. Onların lezzetleriyle mütelezziz ve elemleriyle müteellim olabilir. Halbuki, şu herc ü merc âlemde ve rüzgâr deverânında hiçbir şey kararında kalmadığından bîçare kalb-i insan, her vakit yaralanıyor. Elleri yapıştığı şeylerle, o şeyler gidip ellerini paralıyor, belki koparıyor. Dâimâ ıztırap içinde kalır, yahut gaflet ile sarhoş olur.
Mâdem öyledir, ey nefis, aklın varsa bütün o muhabbetleri topla, hakiki sahibine ver, şu belâlardan kurtul. Şu nihayetsiz muhabbetler, nihayetsiz bir kemâl ve cemâl Sahibine mahsustur; ne vakit Hakiki Sahibine verdin, o vakit bütün eşyayı Onun nâmiyle ve Onun aynası olduğu cihetle ızdırapsız sevebilirsin. Demek, şu muhabbet doğrudan doğruya kâinata sarf edilmemek gerektir. Yoksa, muhabbet, en leziz bir nimet iken, en elîm bir nikmet olur.


24.söz.5.dal

hangi bağın gülüsün?



Hangi bağın gülüsün?
Hangi çeşmenin suyusun?
Osmanlı'da 'hangi tarikattansın' sorusu yerine 'hangi bağın gülüsün' diye sorarlarmış ya da 'hangi çeşmenin suyusun'?
Bu ne incelik, bu ne güzel bir zerafet... Soruyu sorarken Allah'a giden her yolun güzel olduğu vurgulanıyor. Said Nursi Hz. diyor ya hani “bir tek benim yolum doğru deme” diye...


aşk nasip işidir



Aşk nasip işidir, hesap işi değil! aşk adayıştır arayış değil!
Sen adanmışsan ve yanmışsan bu uğurda aşk seni bulmaya gelir!
 (Mevlana)


şimdi kuşlara bak!


Şimdi, kuşlara bak.
 Onların söyleşmeleri ve cıvıldaşmaları, bir Sâni-i Hakîmin intak ve söyletmesi olduğuna delil-i katî ise, hayret verir bir tarzda birbirine o seslerle müdâvele-i hissiyât ve ifade-i maksad etmeleridir.


Sen her türlü noksan sıfattan münezzehsin; senin sanatın ne güzeldir. Kuşların ahenkle cıvıldaşmaları senin onları konuşturman ve birbirlerine karşı şefkatli kılman iledir.
Yağmurların serpiştirmesi Senin yağdırman ve ihsanın iledir. Sen her türlü noksan sıfatlarda münezzehsin. Senin rahmetin ne geniştir.
33.söz.20.pencere


17 Eylül 2012 Pazartesi

böyle mi bitiyor ömür...

Gün... paramparça bulutların arasında...
Dağılmış bir günün özetini çıkarıyor!
Böyle mi bitiyor ömür!

Ali Hakkoymaz



kalbine mukabil bir kalb



Evet insanın en fazla ihtiyacını tatmin eden kalbine mukabil bir kalbin mevcut bulunmasıdır ki her iki taraf sevgilerini aşklarını şevklerini mübadele etsinler ve lezaizde birbirine ortak gam ve kederli şeylerde de yekdiğerine muavin ve yardımcı olsunlar.
Evet bir işte mütehayyir kalan veya birşeye dalarak tefekkür eden adam velev zihnen olsun ister ki birisi gelsin kendisiyle o hayreti o tefekkürü paylaşsın. Kalblerin en latifi en şefiki "kısm-ı sani" ile tabir edilen kadın kalbidir.
rnk

16 Eylül 2012 Pazar

maşuk baki ise aşk ta bakidir

Maşuk faniyse aşk da fanidir. Maşuk Bakî ise aşk da bakîdir.
 Abdurrahman BUCAK

Hakka gidelim

Bu senlikten geçüp Hakka gidelim
Cemale ba kemale seyredelim”

Büyük Şeyh Efendi İsmet Garibullah.

 




bir bilseniz...

Kalbimin gözyaşlarını bilseniz..
Bir biçareyim ; yalnız ve sessiz.

Ersin Boztepe


bir avuç toprak


BİR AVUÇ TOPRAK SENİN AŞIĞIN OLURSA , ŞAŞILMAZ..."

Divan-ı Kebir..

15 Eylül 2012 Cumartesi

hiçlik...


Bu dünyada herkes bir şey olmaya çalışırken, sen hiç ol.
Menzilin yokluk olsun...
İnsanın çömlekten farkı olmamalı.
Nasılk ki çömleği tutan dışındaki biçim değil,içindeki boşluk ise,
İnsanı ayakta tutan da benlik zannı değil hiçlik bilincidir...


gidemedim kendimden...


Dal gövdeden habersiz,
Arı balın tadından...
Âlemi dolaştım da,
Gidemedim kendimden....
Tüzin TiRYAKi

Bir dua kadar yakın...


Ben sana bir dua kadar yakın olduktan sonra aradaki mesafelerin önemi mi kalır cancağızım

Ersin Boztepe

14 Eylül 2012 Cuma

sürç-i lisan


Aşk karşısında kalbimiz
sürekli surç-i lisan eyliyor
. ''
Ersin Boztepe




terk-i terk


Der tarik-i nakşibendi lazımi çark-i terk
Terki Dünya Terki Ukba Terk-i Hesti Terk-i Terk

Yol ehli için  4 şeyin terki şarttır.
Dünya,ahiret,kendi,hiçbirşey kalmayınca son olarak terk...
İmam Rabbani(ks)

rahleye düşen gözyaşları....


Rabbimin kelamlarını okurken rahlemize düşen gözyaşlarımda saklıydı bu aşk...