Enes (ra)'ın kendisi anlatıyor: "Resûlullah (sav) insanların en güzel ahlaklısı idi. Bir gün beni bir ihtiyaç için göndermişti. "Vallahi gitmem!" dedim. İçimden geçen ise Resûlullah'ın emrettiği yere gitmekti. Çıktım. Çarşıda oyun oynayan çocukların yanına uğradım. Çok geçmeden ben de onlara kapılarak dalıp gitmiştim. Birden Resûlullah (sav) başımı arkadan tuttu. Döndüm ona baktım; gülümsüyordu. "Enescik! Söylediğim yere gittin mi?" diye sordu. Kendilerine; "Evet hemen gidiyorum ya Resûlullah!" dedim. [Müslim]
Enes'in anlattıklarının tahlili
Şimdi Enes'in anlattıklarını birlikte tahlil edelim: Allah Resulü (sav) bir büyük olarak onun; "Gitmem!" dediği zamanki duygularını da biliyor söz ve davranışlarını yaş ve durumuna göre değerlendiriyordu. Oyuna daldığı zamanki durumunu da yanına geldiğinde; "Şimdi gidiyorum!" dediği zamanki durumunu da biliyordu. Onu azarlamıyor yaralamıyor zihninde acı hatıra gönlünde acı duygular bırakmıyordu. Yıllar sonra her hatırlayışta Enes'in gönlünde yer eden sevgisini artıracak zihninde sonraki nesillere de örnek olacak tatlı bir hatıra bırakıyordu. Enes de önüne duygularını dile getiren güzel kelimeler ekleyerek bu hatırayı yâd ediyordu.
Allah Resulü bana 'öf' bile demedi!
Enes (ra) hem Buhârî'de hem de Müslim'de yer alan bir hadiste de; "Allah Resulü'ne on sene hizmet ettim. Bir kere bile bana; 'Öff' demedi. 'Şunu niye şöyle yaptın?' veya 'Şunu niçin yapmadın?' diye beni azarlamadı. Beni hiçbir zaman kınamadı ayıplamadı" demektedir. [Buhari Müslim]
Allah Resulü'nün ahlâkı buydu... O kırmadan yaralamadan acı söz söylemeden hatayı doğrultabiliyor tatlı söz ve güzel üslup kullanarak doğruları zihinlere ve kalplere yerleştirebiliyordu... Enes'lerin yetiştirilmesi ancak böyle bir ahlakın taklidiyle mümkündür.
Allah Resulü yüksek bir ahlaka sahipti
Allah Resulü (sav) gerçekten hayran olunacak derecede yüce bir ahlak olgunluk sabır ve nefis hâkimiyetine sahip idi. O bize gönderilen Resuldü. Bize ilâhî emirleri tebliğ eden yaşayan nasıl yaşanacağını gösteren ümmeti olmakla şeref duyduğumuz peygamberimizdi. Bu sözler onun terbiyesi altında yetişen bir gencin sonraki yıllarda bizlere naklettiği hatıra ve duygularını ifade eden sözlerdi...
Şefkatli olmak boş vermek değildir
Ancak önceden birkaç kelime ile işaret ettiğimiz yeniden üzerinde kısaca da olsa durmakta fayda gördüğümüz bir gerçek daha var: Anlayışlı hoşgörülü şefkatli merhametli davranmak başka şeydir; gevşek davranmak çocuğun her isteğine boyun bükmek -iyi olsun kötü olsun- onun her yaptığına katlanmak durmadan nazını çekmek ve onu buna alıştırmak ayrı şeydir.
Bir çocuğun doğruyu bilmeye olan ihtiyacı kadar yanlışı bilmeye de ihtiyacı vardır. Annesinin babasının ve diğer büyüklerinin kendisinin iyiliğini iyi bir insan olmasını istediğini bilmeye yanlış yapınca veya yapmak isteyince kendisini durdurulacağını kötülüklerden ve kötü davranışlardan korunacağını da bilmeye ihtiyacı vardır.
'Çocuklarınıza değer verin'
Allah Resulü (sav); "Çocuklarınıza değer verin onlara ikramda bulunun onların terbiyelerini güzel yapın!" buyurur. [İbn Mace]
Her insan çocuğuna kendi çocuğu olması hasebiyle değer verir. Ancak buradaki değer vermeden murat daha çok onların duygularına düşüncelerine sözlerine şahsiyetlerine değer vermek ve bunu kendilerine hissettirmektir. Onların terbiyelerine dikkat etmek onları İslâm edep ve terbiyesiyle yetiştirmek onlara güzel hasletler aşılamak onları hem kendilerine hem ailelerine hem ülkelerine hem de inandıkları davaya faydalı olacak takdire değer hizmetler sunacak şekilde yetiştirmektir. Bu onlara ayrı bir değer kazandıracaktır. Bir anne ve babanın çocuğuna yapacağı en büyük iyiliklerden biri de şüphesiz bu olsa gerektir.
Bir anne ve baba çocuğunu güzel ahlâk edep ve terbiye çerçevesinde yetiştirmek ona güzel hasletler aşılamak istiyorsa kendisi de güzel ahlâka bu hasletlere sahip olmalı iç dünyasında güzel duygular beslemeli bunu dış dünyaya yansıtmalıdır.
Şüphesiz insan kusursuz değildir! Hatasız olması da mümkün değildir; ancak hatalarının hata olduğunu idrak etmeli öfkesi yatışınca veya kendisini hataya sevk eden dış baskılar ortadan kalkınca esen fırtınalar dinince hatayı itiraf edebilmeli doğru davranışın ne olduğunu uygun bir lisanla dile getirebilmeli ailenin diğer fertleri gibi çocuk da onun iyi niyetini samimiyetini anlayabilmeli hissedebilmelidir... Fırtınalı anlardan sonraki günlere acı hatıralar bırakılmamalıdır.
Normal şartlarda bir çocuk ebeveynin edeb ve terbiyesine güzel hasletlerine hoş davranışlarına iyi niyetine şahit olmalı geçici hallerini affedebilmeli bu tür geçici haller onun hakkındaki asıl kanaatlerini yıkmamalıdır
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder