31 Mart 2012 Cumartesi

uğraşki telafi edecek bunca zarar var...

Uğraş ki telafi edecek bunca zarar var

 

Uğraş ki telafi edecek bunca zarar var İşlerimiz yarım düşüncelerimiz yolunu şaşmış. Ama içimizde bir şeyler çırpınıyor sesini duyurmak için… Büyük şair Mehmet Akif’in bu müthiş şiirini okudum yine okudum da Akif’in iman gücünden azminden biraz da bize geçmesini diledim. O an sanki dile geldi mısralar şöyle dedi: “Ey ahir zaman gençliği sen hiç geçmişine bakmaz mısın? Bakıp da ibret almaz mısın? Nedir bu ümitsizliğin? Her devirde karanlığı yırtmaya çalışan aydınlık yüzler olacağı gibi cehaleti bir yorgan gibi sımsıkı bürünenler de olacaktır. Sen onlara doğruyu söylesen de söylemesen de onlar için fark etmez. Çünkü onlar sağırdırlar. İçinde doğruyu bulma çabası olanlar sadece hakikati görebilirler. Ve onlar öyle müthiş aydınlık saçar ki inanmayanlar bile ürperir onların heybetinden… Sen de titre ve kendine gel!”
Atiyi karanlık görerek azmi bırakmak…
Alçak bir ölüm varsa eminim budur ancak!
Dünyada inanmam  hani görsem de gözümle:
İmanı olan kimse gebermez bu ölümle:
Ey dipdiri meyyit ”İki el bir baş içindir!”
Davransana…Eller de senin baş da senindir!
Arayışın sancısını çekenler anlayabilir ancak karanlığın dehşetini…
İşte bu yüzden diğerlerinin kurtuluşu için de sancı çeker yeniden. Bir kişinin kurtuluşu bir milletin kurtuluşuyla eş değerdir çünkü… Arayış! Bizim şuan tam da ihtiyacımız olan duygu.Her şey önümüze hazır sunulduğu için mi bu kadar gevşek ve umursamaz davranıyoruz acaba?Yarın mahşerde zerre miktar iyilik ve kötülüklerimizin tartılacağını bize unutturan nefsimiz orada da; sonra yaparım canım diyebilecek mi?
Asr-ı Saadet’i düşündüm sonra…
Arayışı ile Peygamber Efendimizin (sav) övgüsüne mazhar olan o büyük sahabiyi; Selman-ı Farisi

(radıyallahu anh)…
İranlı Mecusi bir ailenin çok sevilen oğludur… İnsanların eliyle yaktıkları ateşe tapmalarına bir türlü anlam veremez. Hıristiyanların ibadetleri hoşuna gider ve ailesinden ayrılıp onlarla yaşamaya başlar Şam’da bulunan bir piskopostan bu dinin inceliklerini öğrenebileceğini söylemeleri üzerine Şam’a gider. Orada bir süre birkaç piskoposa hizmet ettikten sonra tavsiye üzerine Musul’daki Hıristiyan din adamının yanına gider. Çok geçmeden bu zat da vefat eder. Oradan Nusaybin’esonrasında ise Amuriye’ye (Sivrihisar) gider.Buradaki rahip vefat edeceği zaman; yakında Arap topraklarında ahir zaman peygamberi gelecek Hurma bahçeleri olan bir yere hicret edecektir O peygamberin bazı alametleri vardır: O kendisine verilen sadakadan yemez ama hediyeden yer. İki omuzu arasında peygamberlik mührü bulunur. O bölgeye gitmeye gücün yeterse hemen git. Çünkü onun gelme zamanı yakındır diye nasihatte bulunur.

Selmanı Farisi bir kervana katılarak yola koyulur Medine yakınlarında ihanete uğrar ve bir yahudiye satılır. Hak dini aramak için İran’daki rahatını bırakarak diyar diyar dolaşan Selman-ı Farisi (ra) bundan sonra uzun bir süre hayatını köle olarak devam ettirir. Hıristiyan alimlerden işite işite daha görmeden Hazreti Muhammed’e büyük bir aşk duymaya başlar. Uzun bir kölelik dönemi geçirir.Tüm bu zorluklara bu aşk sayesinde sabreder.Nihayet bir gün O kutlu nebinin Medine’ye geldiğini öğrenir. Rahibin söylediği alametleri taşıyıp taşımadığını anlamak ister. Daha görür görmez Hazreti Muhammed’in nur cemaline meftun olur elinde biraz hurmayla huzura girer; bu hurmaları sadaka olarak size vermek istiyorum der. Hazreti Muhammed’in bulunduğu meclistekilere dağıtıp kendisinin yemediğini görünce Selmanı Farisi bu kez hediye olarak hurma getirir.Peygamberin ikramdan alıp diğerlerine dağıttığını görür. Geriye peygamberlik mührünü görmek kalır bunu nasıl yapsam diye hazreti peygamberin etrafında dolanır. Peygamberimiz durumu anlar ve mübarek hırkasını peygamberlik mührü görünecek şekilde açar. Selman-ı Farisi (ra) güvercin yumurtası büyüklüğündeki mührü öperbüyük bir sevinç ve heyecanla Hazreti Muhammed’e sarılır şehadet getirerek iman eder…
Hayatının geri kalan her anını kutlu nebinin pervanesi olarak 
geçirir.Peygamberimiz:” Selman bizdendir
ehli beytimdendir.”diyerek Hazreti Selman’ın imanının ve sevgisinin büyüklüğüne işaret eder. Aynı zamanda bize de yol göstermiş olur.Yürekten severse insan kan bağı olmasa dahi Fahri Kainat Hazreti Muhammed’in sevgisine ve yakınlığına mazhar olabilir. İsteyene ve arayana nasip olur tabii…
Biz içimizdeki arayışı dindirmek için bu kadar zorluğa katlanabilir miydik acaba? Öylesine rahata alışmışız ki bırakın başkalarını aydınlatmayı kendimize bile inancımız yok! İşlerimiz yarım düşüncelerimiz yolunu şaşmış. Ama içimizde bir şeyler çırpınıyor sesini duyurmak için. Hem dünya hem ukba selameti için kurtuluş arıyor çünkü sonsuzluğu arzuluyor ancak alimlerin dediği gibi kurtuluş islamdadır başka yol yok!…
Derken gözüm Akif’in mısralarına takılıyor yine…
Hüsrana rıza verme!...Çalış… Azmi bırakma!
Kendin yanacaksan bile evladını yakma!
Sahipsiz olan memleketin batması haktır;
Sen sahibolursan bu vatan batmayacaktır.
Feryadı bırakkendine gel çünkü zaman dar…
Uğraş ki; telafi edecek bunca zarar var.

“İş bitti… Sebatın sonu yoktur!” demeyılma!
Ey millet-i merhume sakın ye’se kapılma!
F. Zeynep Yılmaz

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder