27 Aralık 2014 Cumartesi

yaşam sonsuzdur...





Yaşam kısa değil, sonsuzdur. Varoluşun acele içinde olduğunu gördün mü hiç? Mevsimler zamanında gelir, çiçekler zamanı gelince açar, ağaçlar hayat kısa diye hızla büyümek için koşuşturmazlar. Tüm varoluş, yaşamın sonsuzluğunun farkında gibi görünür."
Osho

22 Aralık 2014 Pazartesi

mahzun gül.



Bir gül mahzun durur bahçede 

Yaprakları yorgun. 
Sen pembe güllerin en pembesi 

Hasta solgun...


Cahit Külebi

15 Aralık 2014 Pazartesi

aminlerimiz vardı ,Ne cok özledik seni Ya Resul-u Zişan :(

Kabul eyle Allah'ım

Âmin demek, “eminim” demektir,
 “Duâmda kararlıyım” demektir...
“Allâh'ım duâmı kabûl etmeni gerçekten istiyorum” demektir.
Âmin, samimî olmaktır, azimli olmaktır...
Âminsiz duâ; yarım kalmış iş,  adressiz mektup, mühürsüz evrak...
Âminsiz duâ; yarımdır, eksiktir, ..
Âminsiz duâ; güçsüzdür, yönsüzdür, ..
Âmin ile son bulsun duâlarımız da, emîn olduğumuzu bilsin Rabbimiz...
Ve aminlerimiz  ''kün fe yekün'' emrine tabi olur..
Kabûl eyle Allâh'ım...
Âmin...




imtihan..




 Bir imtihan yumagıdır ömrümüz.
Kimi sabreder, 'âh' eder inler,
Kimi yanar, 'aşk' ile sema eder ;
Kimi Allah yar der tevekkül eder. .
Sır; imtihâna teslimiyette  biter.
Berrin Türkoğlu Kaya

14 Aralık 2014 Pazar

her yere ...



Bir avuç ekmek verdim bugün postacıya, kuşlara götür dedim.
Bir avuç selam verdim bugün postacıya, dostlarıma götür dedim.
Bir avuç barış verdim bugün postacıya, dünyaya götür dedim.
Bir zarfın içine, bir avuç dua, bir kucak şükür, 
bir avuç da kandil gülü koydum.

Kime götüreceğini söylemedim.
Postacı sorunca,
Her yere serp dedim.
Her yere.....
Kaan Murat Yanık


4 Aralık 2014 Perşembe

Güzel günler çabuk gecer...


Bu dünya soğuk. 
Rüzgâr genelde ters yöne eser. 
Limon ağaçları kurur. 
Bahaneler hep hazır. 
Güzel günler çabuk geçer.

Cahit Zarifoğlu

22 Kasım 2014 Cumartesi

15 Kasım 2014 Cumartesi

hayat...






Hayat 
ilkbaharda dağlardaki karların 
erimesi kadar çabuk sona erer. 
Anlamadan bitiverir. 
Yaşadiğımz her saniye 
bize bahsedilmiş birer mucize olsa gerek. 

O kadar ki, 
geri alinmasi ve tekrar yaşanmasi olanaksiz. 
Bunu bil ve her sıkıntılı anında bunu animsa.
Acıları ve üzüntüleri, 
hayatının büyük bölümüne yayarak kendini yıpratma. 
Dolu dolu, heyecanla, severek, sevilerek yasa. 
Sevmekten ve çok sevilmekten korkma. 
Sevmek, en yüce değer; ölesiye, uçsuz bucaksiz sevmek.
Sevilmekte bir o kadar. 
Sevmenin güzelligi, sevilmenin izdırabında, 
sevgisizliğin sızısı içimizde sakli. 
Bir gün arkana baktiğında 
- ki o gün mutlaka gelecek - 
tüm benliğini pişmanlık kaplamasın.

Yapamadıklarının pişmanlığıyla değill, 
yapabildiklerinin hazzıyla yaşlan...

Susanna Tamaro

5 Kasım 2014 Çarşamba

yagmur yagıyor...




Yağmur yağıyor…
gökten değil, yüreğimin boşluğundan
ömrümün ıssız toprağına

Şükrü Erbaş

1 Kasım 2014 Cumartesi

susarken bile...




Sen susuyordun..
Ben, susarken bile seni konuşuyordum..
Ve ben, caddelerin soğuk suretinde sana koşuyordum...

- Kadim Dolunay

25 Ekim 2014 Cumartesi

kırık bir kalb




Başka bir kalp gidemez 
Kırık bir kalbe 
Aynı yüksek imtiyazdan 
Mustarip olmadıkça kendi de 

Emily Dickinson

dem çöktü geceye



Dem çöktü geceye 
Kelimeler yorgun,
Dualar uzun...

| Uğur Koca

Bu kapı ümitsizlik kapısı değil...


Hasan-ı Basrî hazretlerinin Şem'ûn adlı mecûsî bir komşusu vardı. Onun müslüman olması için Allahü teâlâya geceleri niyâz ederek ağlayıp yalvarırdı. Komşusu bir hastalığa tutuldu. Tutulduğu hastalıktan kurtulamayan mecûsî son derece halsiz düştü. Hasan-ı Basrî onu ateşten korumak için yanına gitti. Sonra ona Kelime-i tevhîdi telkîn etti. Allahü teâlânın sıfatlarını açıkladı ve buyurdu ki:
"Ey Şem'ûn! Şu kadar müddetten beri ömür sürüp, rızkın için çalışıp didindin. Ama bu gayretlerin boşa çıkacaktır. Zîrâ sen uzun yıllar ateşe taptın, gece ve gündüz yaratıcı sanarak ona secde eyledin ve küfründe ısrâr ettin. Bu sebeple yerin ateş olacaktır. Ancak şimdiden sonra tövbe ederek "Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah" deyip, O'nu zikredip verdiği nîmetlere şükredici olmalısın ki, Hakk'ın dergâhına vardığında kendine Cennet'i mekân bulasın." buyurdu. Mecûsî bâzı bahâneler ileri sürerek îmân etmek istemedi. Hasan-ı Basrî hazretleri buyurdu ki: "Senin dediğin hususlar teferruattır. Asıl olan îmândır. Îmânla şereflenenler Cehennem ateşine girseler bile elîm azâba uğramazlar. Hattâ Cehennem ateşi bile îmânı kuvvetli bu kişilere pek tesir etmez. Cehennem müminlere hitâb ederek; "Günâha müptelâ olanlara günâhları kadar azâb olursa da sonra çok sevaplara kavuşurlar. Ama kâfirler ebedî, sonsuz azâb içinde nice bin türlü eziyete düçar olacaklardır. Hak teâlâ müminleri dünyâda da kerâmet ehli kılıp, hakîkati göstermek için peygamberlerin vârisleri olarak onları kuvvetlendirmiştir. Eğer diğer ateşe tapanlar gibi acıklı bir azâba uğramak istemiyorsan, gel ikimiz elbiselerimizi çıkarıp yanan fırına girelim. Bakalım hangimizin bedenini ateşin alevleri yakmayacak." buyurdu.
Hasan-ı Basrî orada yanan bir ateşin içine kollarını sıvayıp soktu ve; "Ey Şem'ûn! Ateş dünyâ ve âhiret mahlûkudur ve Hakk'ın emriyle yakar. Allah'ın emriyle ateşin mizâcı su gibi, suyun mizâcı ateş gibi olur." buyurarak kor hâlindeki ateşten kollarını çekti. Fakat ellerinde en ufak bir yanma alâmeti görülmedi. Bu hal karşısında gönlü yumuşayan mecûsî, İslâma meyletti ve; "Ey Hasan! Bütün sözlerin ve davranışların güzel. Fakat bu kadar telef edilmiş ömürden ve işlediğim kötülüklerden sonra affa ve merhâmete lâyık olur muyum? O Kelîme-i tevhîdi söylemekle Cennet'e girip hûrilere ve gılmâna nâil olabilir miyim?" dedi. Hasan-ı Basrî hazretleri; "Evet." buyurdu. Mecûsî; "Ey Hasan! Eğer bana bir ahitnâme yazıp bana kefil olursan, îmâna gelirim. Yoksa korkarım." dedi. Hasan-ı Basrî gereken teminâtı vererek onun Kelîme-i tevhîd ile îmân etmesine vesîle oldu. Şem'ûn Hakk'ın affına kavuştu. Sonra da vefât etti. İsteği üzerine ahidnâme ile birlikte mezârına koyup defnettiler.
Hasan-ı Basrî hazretleri evine döndüğünde kendi kendine yaptığına pişman oldu ve; "Ey Şeyh Hasan! Sen gayba hükmederek, küstahlıkta bulundun, acâip sözler söyledin." dedi. Bu düşünceyle uykuya vardığında, rüyâsında Şem'ûn'un yeni müslüman olmuş, nûrlar ve ışıklara boyanmış başına kıymetli Cennet taşlarıyla süslenmiş bir tâc, beline altın bir kemer kuşanmış bir halde Cennet'e doğru gittiğini gördü. Şem'ûn Hasan-ı Basrî'ye yönelerek; "Allahü teâlâ bir zengin pâdişâhmış. Kullarına lütfu büyük ve merhâmetinden bir damla içmekle benim gibi binlerce âsîler rahmetine gark olurmuş. Allah'ın yardımıyla bu âsînin günahları ve hatâları iyiliğe çevrilip Cennet-i âlâ bize nasip kılınmıştır." dedi ve; "Senin yazdığın o kâğıda ihtiyaç kalmadı. İşte kâğıdın." deyip Hasan-ı Basrî'nin eline verdi. Sabahleyin uykudan uyanan Hasan-ı Basrî hazretleri o kâğıdı elinde buldu.



18 Ekim 2014 Cumartesi

nar tanesi gibi...



Kalbimi nar eyleyip kırsam;
nar tanesi gibi her bir derdim bir yana saçılsa,
cümle kamu dertlerimden ağlasa
ne gam..!
sen,
o kalbe nazar kılmadıktan sonra…


Zeki Bulduk 

11 Ekim 2014 Cumartesi

üzüntü ve mutluluk...






“Üzüntü derinlik, mutluluk ise yükseklik verir. Üzüntü kökler, mutluluk ise dallar verir. Mutluluk; ağacın göklere uzanması gibiyken, üzüntü ise dünyanın rahmine inen kökler gibidir. İkisi de gereklidir. Ağaç yükseldikçe, kökleri de aynı zamanda derinlere iner. Büyük ağacın büyük kökleri olacaktır. Aslında bu durum her daim orantılıdır. Bu ağacın dengesidir.” 

Osho



3 Ekim 2014 Cuma

Arefe gününün fazilet ve önemi



Arefe günü Hangi Dualar Okunmalıdır?

“Sübhânellezi fi’s-semâvâti arşuhu. Sübhanellezi fi’n-nâri sultânühu. Sübhanellezi fi’l-kubûri kadâuhu. Sübhanellezi fi’l-hevâi rûhuhu. Sübhânellezi raa’s-semâe bigayri amedin. Sübhânellezi vadaa’l-arda. Sübhânellezi lâ melcee illâ ileyhi.”
İmam-ı Tirmizi Resûl-i Ekrem Efendimiz’in “Duânın hayırlısı arife günü yapılan duâdır ” buyurarak Peygamberlerin arife gü
nü duâsını şöyle okuduğunu haber verir:
-Lâ ilâhe illâllahü ve lehü’l-hamdü ve hüve alâ küli şey’in kadir.
Buhâri’de geçen bir hadisten öğrendiğimize göre arife günü şu duayı okuyan şeytanın tasallutundan kurtulur kendini muhafaza altına almış olur.
“Allahümme’c’al fi kalbi nûran ve fi basari nûran. Allahümme’şrah li sadri ve yessir li emri…”
“Allah’ım kalbimi gözümü gönlümü nûrlu kıl. Allah’ım kalbime genişlik işlerime kolaylık ver.”



2 Ekim 2014 Perşembe

Karacaahmet/N.F.K





Deryada sonsuzluğu zikretmeye ne zahmet!
Al sana, derya gibi sonsuz Karacaahmet!
Göbeğinde yalancı şehrin, sahici belde;
Ona sor, gidenlerden kalan şey neymiş elde?
Mezar, mezar, zıtların kenetlendiği nokta;
Mezar, mezar, varlığa yol veren geçit, yokta...
Onda sırların sırrı: Bulmak için kaybetmek.
Parmakların saydığı ne varsa hep tüketmek.
Varmak o iklime ki, uğramaz ihtiyarlık;
Ebedi gençliğin taht kurduğu yer, mezarlık.
Ebedi gençlik ölüm, desem kimse inanmaz;
Taş ihtiyarlar, servi çürür, ölüm yıpranmaz.
Karacaahmet bana neler söylüyor, neler!
Diyor ki, viran olmaz tek bucak, viraneler,
Zaman deli gömleği, onu yırtan da ölüm;
Ölümde yekpare an, ne kesiklik, ne bölüm...
Hep olmadan hiç olmaz, hiçin ötesinde hep;
Bu mu dersin, taşlarda donmuş sükuta sebep?
Kavuklu, başörtülü, fesli, başaçık taşlar;
Taşlara yaslanmış da küflü kemikten başlar,
Kum dolu gözleriyle süzüyor insanları;
Süzüyor, sahi diye toprağa basanları.
Onlar ki, her nefeste habersiz öldüğünden,
Gülüp oynamaktalar, gelir gibi düğünden.
Onlar ki, sıfırlarda rakamları bulmuşlar,
Fikirden kurtularak, ölümden kurtulmuşlar.
Söyle Karacaahmet, bu ne acıklı talih!
Taşlarına kapanmış, ağlıyor koca tarih!



29 Eylül 2014 Pazartesi

İman ve İmtihan





İman Ve İmtihan
Allah Teala biz insanı gerçekten bir meşakkat (zorluklar,zahmetler,sıkıntılar)içinde yarattık (1)buyuruyor.Cenab-ı Hakk yaratılışımızın dahi meşakkat içinde olduğunu ,ömür denilen zaman dilimi içerisindede imtihanlardan geçirileceğimizi bize bir çok ayetlerinde bildirmektedir.
İnsan henüz anılmaya değer bir varlık değilken ,biz onu karışık bir nutfeden yarattık.Sonrada imtihandan imtihana sokarız.(2)
İnsanın manen yükselebilmesinin ve inkişaf ederek terakki etmesinin esası, terbiye-i İlahi iledir.Cenab-ı Hakk’ın insanı kendi ilmi ile esma-ı nukuşlarını kulu üzerinde tecelli etmesi kendi ahlakı ile ahlaklandırması ile olur.
İnsan zorluklar ve zahmet içinde yaratılmışken yüce Allah kullarını biraz korku ,açlık ,mallardan ve canlardan eksilterekte imtihana devam edeceğini söylemekte.(3)
Bizler imtihanda olduğumuzu hiç unutmamalı bahşedilen ömür nimetinide hayırlı şekilde değerlendirmeliyiz.Başımıza gelen hastalık,bela ve musibetlerin imtihan gereği olduğunu bilip sabretmemiz gerekir.O bela ,hastalık ve musibetlerin hikmet-i ilahi gereği olduğu bilinci ile rahmet vesilesi olduğunu düşünerek hasbunallahü venimel vekil deyip,Cenab-ı Hakk’a iltica edilir,şekva edilmez.Hem bizim hakkımız zayi olmamış ki itiraza hakkımız olsun.Bize düşen şekva değil şükürdür.
Hz.Ali(kv)efendimiz vucutta baş ne ise imanda da sabır odur buyuruyor.Başsız beden olamayacagı gibi,imansızda sabır olamaz.
Hastalık ,bela ve musibetlerin en şiddetlisine peygamberler de düçar olmuştur.O’nlar günahsız olmalarına rağmen sabır içinde Allah’a yönelmişlerdir.
Bütün nimetler imtihan vesilesi olduğu gibi bütün bela ve musibetlerde birer imtihan vesilesidir.Bu dünyada insan nimetlere karşı şükür ile imtihan edildiği gibi,bela ve musibetlere karşı da sabır ile imtihan edilmektedir.Yüce Allah sabredenlerle beraber olacagını ,sabredenleri cennet ve nimetleri ile mükafatlandıracagını müjdeliyor.(4)Fakat Cenab-ı Hakk ezeli ilmi ile kullarının içinde şükredenlerin pek az ,ve nankör olduklarını ayetinde bize bildirıyor.
Gerçekten insan hırsına düşkün ,huysuz ve sabırsız yaratılmıştır.(5)
Bizlerde Peygamber efendimiz (sav)in ettiği dua ile duamızı edelim.
‘’Ey kalbleri halden hale değiştiren Allah’ım benim kalbimi dinin üzere sabit kıl’’
Amin.
1-Beled/4
2-İnsan/1-2
3-Bakara/155-Ali İmran-186
4-Enfal-46-Hud/11-Rad/24-Furkan-75-İnsan-12
5-Mearic/19
 Berrin Türkoğlu Kaya

çocukluğum...



Yağmur yağar
çocukluğum ıslanır
Nuri Pakdil /

28 Eylül 2014 Pazar

savrulup gidenler..



Yapraklarım yok artık kuşlarım yok
Büsbütün viran oldu dağlarım
Ezberimdeki türküler de savrulup gitti
Ömrümün karşılığı kalmadı sesimde
Sesimde yalnız ormanların gümbürtüsü.

Ahmet Telli

23 Eylül 2014 Salı

Hazanla ben...



Hazanla ben,
Kol kolayız bu akşam ..
O yapraklarını döküyor, 
Ben içimi..

T.Tuğba Baş


14 Eylül 2014 Pazar

öyle bir derviş ki zaman...



Sılam yürüdüğüm yollardadır
Yuvam gurbette
Bıraktım ömrümü en ücra köşelerde
Yedi coğrafyası çürümüş bir mozaik
Bir gazelhan türkü söylüyor duvar diplerinde
Evet, öyle bir derviş ki zaman

Bağlarım ellerimde
Yapraklarım üryan
Öyleyse o bağların gazeliyim ben
Bağlar gazeli
Sömürülmüş, kemirilmiş, kuru
Toprağa kavuşacağı an
Herkeslerce beklenen..

//Ahmet Erhan //