30 Kasım 2012 Cuma

bir gündüz geliyor bir gece...

Çimenler ıpıslak ben ağlayınca
Bir serçe konar pencereye ben gülünce
Gök masmavi bakıyorum diye bir gün
İşte böyle böyle büyüyorum.
...
Bir gündüz geliyor,
Bir gece ...
Cahit Zarifoğlu


29 Kasım 2012 Perşembe

kalp dediğin...



Kalp dediğin biraz zikir, biraz şiir. Ötesi sidre-i münteha...
Cengizhan Konuş

Aralıyorum...

Bu dünya bir kuyu havasız çömlek
Daralıyorum!
Kelime manayı boğan bir gömlek
Paralıyorum!
ALLAH ismi varken lügat ne demek
Karalıyorum!
...Kapımı,buyursun diye o melek
Aralıyorum! !
Necip Fazıl Kısakürek

28 Kasım 2012 Çarşamba

edeb...


Edeb güzelliği, kişiyi nesebe muhtaç etmez.

a gönül?




Nice yanar nice figan edersin
Yeterince yanmadın mı, a gönül?
Buram buram iç yanığı tütersin
Yanmaktan usanmadın mı, a gönül?

Nağme suskun, mızrap ayrı telinden
Yar selamı gelmez seher yelinden
Gece gündüz bu sevdanın elinden
Beni bizar sanmadın mı, a gönül?

Heba oldun bir muhabbet uğruna,
Dertleri
sarmışsın yine bağrına
Kim deva oldu bu yürek ağrına
Istıraba kanmadın m, a gönül?

Hislerine sanma ki aldanırım
İnan, seni senden iyi tanırım
Bir rüyanın içindesin sanırım,
Göz açıp uyanmadın mı, a gönül?

Nice deli poyraz gibi esersin
Kime sitem eder, kime küsersin?
Rabbından mı ümidini kesersin?
Sen, ona dayanmadın mı, a gönül?

m zeynep arıcan

27 Kasım 2012 Salı

susmak...



Susmak, gece gibidir bazen, en siyah renkleri bile orter..!
Mehmet deveci


insan ağlamaz mı...



'insan bazen ağlamaz mı bakıp bakıp kendine..'

gidenlerin uğurlanışı


Biz gideni de dualarla uğurlarız
ve arkasından su dökeriz.
Geri dönsün diye değil;
su gibi aziz, dua gibi pak bir ömrü olsun diye.
Rabbim;
içini toparla, ayağına taş değdirme,
...sev onu.
| Cengizhan Konuş


26 Kasım 2012 Pazartesi

saydım...insanın sayısız yalnızlığı vardı...


Gözyaşlarım bitse tesbih tanelerim vardı
Tesbih tanelerim bitse gözyaşlarım...
Saydım...
insanın sayısız  yalnızlığı vardı...
Didem Madak

ötesi yok....


Kimse kimsenin yarasına inanmıyor artık.
Ötesi yok.
Hepimiz kendi acımızla öleceğiz.

|Tarık Tufan|

yağmurun elleri



Yağmur herkese yağar
Ama çok az insan tutar yağmurun ellerini
Onca şarkı onca film onca roman
Ama sevmeye yetmez herkesin kalbi..'

nazargah-ı ilahi


Allâhu Teâlâ bir gün ve gecede yetmiş
iki kere kullarının kalbine nazar eder.
O hâlde, kalbinizi temiz tutunuz, güzel
ve parlak kılınız. Çünkü orası, Rabbinizin nazargâhıdır.

İbrâhim Desûkî -kuddise sirruh- (v. 1277)

sohbet adabı


Allâh ile sohbet, yâni O'nunla berâber olmak,
güzel bir edeb, heybet ve murâkabe hâlinin devâmıyla;
Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ile sohbet,
O'nun sünnetine ve siyerine ittibâ ile;
Evliyâullâh ile sohbet, ihtirâm ve hizmet ile;...

Ehl ü iyâl ile sohbet, güzel ahlâk ile;
İhvân ile sohbet, devamlı güleryüzlü
olmak ve onları sevindirmekle;
Avâm ile sohbet ise, duâ ve merhamet ile olur.

Cüneyd-i Bağdâdî -kuddise sirruh- (v. 909)

gül bağına bak



Huy peşinde yürü, iyi huyluyla düş kalk.
Gül bağına bak, nasıl gülün huyunu almış.

Hz. Mevlana

ölüpte pişmanlık duymayacak hiçkimse yoktur


Ahirette Herkes Pişman Olacak

Bir evliya,
Müritleri ile beraber bir gece seyahate çıkmış.
Her yer zifiri karanlık imiş.
Bu veli zat, talebelerine yerden
...
Taş toplamalarını ve mümkün olduğu kadar,
Çok taşı yanlarına almalarını emretmiş.


Talebelerden bir kısmı
Ben taşı ne yapacağım,
Bu seyahatte benim ne işime yarayacak”
Diyerek hocalarının sözünü dinlememişler,
Böylelikle, sözde eğilip kalkma zahmetinden kurtulmuşlar.


Bir kısım talebeler ise hikmetini anlayamamak,
İle birlikte hocalarına itaat etmişler.
Eğilip kalkma zahmetine katlanarak
Topladıkları taşları ceplerine koymuşlar.


Sabah olunca hocaları herkese ceplerindeki,
Taşları çıkarmalarını emretmiş.
Bir de ne görsünler,
O taşlar mürşidlerinin kerametiyle altına dönmüş.

Bu sahne karşısında taş toplayanlar da,
Toplamayanlar da pişman olmuşlar.
Toplamayanlar “niçin toplamadık” diye pişman olurlarken,
Toplayanlar ise niçin daha fazlasını toplamadık.
Diye pişman olmuşlar.

İşte ahirette de herkes pişman olacak,
İbadet etmeyip cehenneme gidenler “
Niçin ibadet etmedik” diye pişman olurlarken,
İbadet edip de cennete girenler daha fazla
Ameli ve takvası olanlara hazırlanan nimetleri gördüklerinde,
Niçin daha fazla ibadet etmedik” diyerek pişman olacaklardır.

Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem-,
Biz ümmetini îkaz sadedinde:

Ölüp de pişmanlık duymayacak hiç kimse yoktur. buyurmuştur.

O pişmanlık nedir yâ Rasûlallâh? diye sorulduğunda:

(Ölen), muhsin (ihsan sâhibi, iyi) bir kişi ise,
Bu hâlini daha fazla artıramamış olduğuna;
Şâyet kötü bir kişi ise,
Kötülükten vazgeçerek hâlini ıslah etmediğine pişman olacaktır.
Cevâbını verdiler.

Hadis-i Şerif, Tirmizî, Zühd, 59/2403)

Ey Allah’ım!
O günde pişmanlığı en az olanlar grubuna bizleri dâhil et.

Âmin.

25 Kasım 2012 Pazar

ne söylerler ne bir haber verirler...



Yalancı dünyaya konup göçenler
Ne söylerler, ne bir haber verirler
Üzerinde, türlü otlar bitenler
Ne söylerler, ne bir haber verirler

Kimisinin üstünde biter otlar
Kiminin başında sıra serviler
Kimi masum, kimi güzel yiğitler
Ne söylerler, ne bir haber verirler

Toprağa gark olmuş nazik tenleri
Söylemeden kalmış, tatlı dilleri
Gelin, duadan unutman bunları
Ne söylerler, ne bir haber verirler

Yunus der ki, gör takdirin işleri
Dökülmüştür kirpikleri kaşları
Başları ucunda hece taşları
Ne söylerler, ne bir haber verirler

Yunus Emre

24 Kasım 2012 Cumartesi

Sevgiyle eşinin ellerinin ellerinden tutan...

Bir hadisi şerifte efendimiz (sav) şöyle buyurmuştur: `Kişi, hanımının yüzüne baktığı vakit, hanım da efendisinin yüzüne bakarsa, Allah da her ikisine rahmet nazarı ile bakar. Erkek, hanımın ellerini avucuna alınca, o da erkeğinin ellerini tutarsa, parmaklarının arasından günahları dökülür.`

çocuk dediğin


Bir nazlı kuşa benzer çocuk dediğin…
Ev ister, ekmek ister, öpülmek. Okşanmak ister..
| Cahit Külebi |

 

yaşanılır yer değil...


Âh dünya artık göğüs kafesinde
kalp taşıyanlar için yaşanılır yer değil...


Aşure Günü

(Ramazandan sonra en faziletli oruç, Muharrem ayında tutulan oruçtur.)
[Müslim]
(Aşure günü oruç tutanın, bir yıllık günahları affolur.)
[Müslim, Tirmizi, İ. Ahmed, Taberani]

 

23 Kasım 2012 Cuma

hiçlik sırrına vakıf ol



Ey avare yolcu olan nefsim, Yürü burada durma,
Bu alemin güzellikleri seni sevgiliden almasın,
Bu eşsiz manzaraların hepside rüya ve hayel,
Ey zavallı nefsim yürü ve durma..
Kendi aslına kavuş buralarda durma,
...Geçici süsleri bırak ta, vuslat şarabı iç,
Yürü, hiçlik meydanında er ol,
Yürü de Allah ın hiçlik sırrına vakıf ol."
Mustafa Özbağ


Dünya bu işte!




Hz Ebu Bekir (r.a), birgün
Bir ceviz için kavga eden çocukların arasına girer;
'Durun ben ikinize de pay edeyim' der.
Cevizi kırar içi boş çıkar.
Mübarek, çocuklara döner;
'Biliyor musunuz' der;
'Uğruna dövüştüğümüz dünya bu işte!'

22 Kasım 2012 Perşembe

vakti cuma



Allahümme ağnini bihalalike an haramike ve ekfini bi fadlıke ammen sivake
Talim'ül Müteallim s.223

Allahım beni helalinden zenginleştir
haramından uzak tut
ve seninle yetinmemi sağla
(amin)
Bu duayı özellikle cuma günleri  70 defa okumak efdaldir.

gercek vefa...


Gönül, dert ile yandı;
Derdimi paylaşacak bir dost yok.
Çok yer gezdim, hüznümü azaltacak bir kişi yok.
''Ben yârinim''diyen çok amma, gerçek vefalı bir yâr yok...
Hz Mevlana


hayırda birleşmek


Hz. Ebu Hureyre (ra) anlatıyor: Resulullah (sav), evlenen bir kimseyi şöyle tebrik ederdi:
“ ALLAH sana (evliliği) mübarek kılsın, üzerine bereket indirsin, ikinizin arasını hayırda birleştirsin.”
Ebu Davud Nikah 37

Merhum gibiyim


Merhum Gibiyim

"Çölde savrulmak için rüzgâr uman kum gibiyim
Her seher sönmek için Şems gözeten mum gibiyim
Savrulursam, ya sönersem bana hiç ağlamayın;
Çünkü ben hâl-i hayatta daha ‘merhûm’ gibiyim"


Cinuçen TANRIKORUR

21 Kasım 2012 Çarşamba

acının tarifi

Acı'nin tarifini en cok hangi kelime yapabilir?..
Acı dendiginde acır mı insanin bir yanı?..
Ki acımıyorsa eger icte bir yer tarifi yarım kalmaz mı acının?..
icim acıdı desem..Tarif edemem... Korkarim ki oda yarım kalır!..

küçük ellerin vardı senin


küçük ellerin vardı senin
yasemin kokan
nereye koysan
bahar gelirdi

Mürsel Sönmez-

Adresi belli mi vefasızlığın?


Neden sonra farkına varıyorsun
Etrafındaki korkunç ıssızlığın.
Yâr olsundost olsunne arıyorsun
Adresi belli mi vefasızlığın?
...
Cahit Sıtkı Tarancı


vuslatta dahi...


AşK; bir utanmadır varı yoku paylaşmadır.
Bütün maddiyatçılıktan arınmadır.
Feragattirsevdiği için sevdiği diğer şeylerden vazgeçmedir.
Aşk hasrettir ve vuslatta dahi hasrettir

 
.[İskenderPala]

uçamadın mı?


Ah be yüregim bi durulsan...
yorulmadın mı
savastın barıstın ...
ekledin cıkardın
kanatlandında yine uzaga
ucamadın mı?

sol yanına bırakılanlar

Beni, ömür boyu bırakma diyenler
Gün gelir, ömür boyu bırakır giderler..
Gözlerini kısarsın,Güneşe bakmak gibi bir şey olur
Sonra, yağmurda ıslanmak gibi  biraz da yüzün
Ve sen ne olduğunu anlayamadan daha
... Ömrünün acısını iliştirirler, sol göğsünün hemen altına

20 Kasım 2012 Salı

edebe riayet etmek

Edeplere riayet etmeden yapılan hizmetlerin, faydası yoktur.
İmâm-ı Rabbânî Rahmetullahi Aleyh


mürekkebin meşk hali...




Akmayan bir mürekkebin derdini bilir misin hiç?
Akmak için çırpınan bir damla olsun kağıda değmek için yalvaran
Meşk etmek ,meşk edipte yükselmek için Sema’ya durmadan

O mürekkep ki bir ‘Vav’ için dalga dalga kıvrılan
O mürekkep ki ‘Elif’ olabilmek için yalvaran..
Kalemi kendine Leyla bellemiş o mürekkebi anlayamazsın..

Abdest ile varmak ister Leyla’sı bellediği kaleme..
Temiz bir buluşma ister o mürekkep tertemiz..
Bu büyük buluşma için hazırlık ister mürekkep kaşları dimdik olsun ister
Böyle ister ki her kağıda dokunuşunda Leyla’ı ile o İlahi harfleri hakkı ile Meşk edebilsin…
Güzel kokular içinde buluşmak ister mürekkep kalem ile
O leyla bellediği kalem kendisine her dokunuşunda misk-i amber kokularına hasretini daha bir demlemek ister

Gözyaşı ister mürekkep Leyla’ beklerken
O Leyla ,tutan ellerdeki gözleri bir Nur pınarı ister
Hiç bir söz olmaksızın buluşmak ister mürekkep Leylası ile
Herşeyi lal herşeyi hiç bellemek ister O an
Yalnız Leylası bellediği kalemi geldiğinde konuşmak ister o siyah Nuru ile
Onsuz tek harf konuşmaya dili varmaz
Ve o buluşma anında kendisini buluşturan o Vesile-i İnsan bu alemden(benlikten)sıyrılıpKalem ile mürekkep arasından
Leyla ile Mecnun arasından çıksın ister...

Mürekkep
 Hasret kaldığı Leylasına kavuştuğunda dayanamaz ve her bir dokunuşda bir başka Meşk eder
Ve her meşkde o vesile-i İnsanı yok eder…

ve der ki mürekkep
ney'cesine,ağlarcasına
her nerede olursan ol,
her nasıl olursan ol,
beni kendinden ayrı görme...
Acıda ki tatlıyı keşfettiğin an ,
sende ki beni bulacaksın..








19 Kasım 2012 Pazartesi

küle döndüysen yeniden güle dönmeyi bekle



Yükselir ve alçalır yürek her tik takla. Ve genişleyip daralır. Bazen yükseklerde teyaran eder de gün olur açamaz kanatlarını yer kuşu olur. Daralan ve kendine büzülen yüreği neyle genişletmeli? Kabuğuna saklanan kaplumbağa ve dikenine yumulan kirpi gibi bunalınca yürüdüğün yolda; nereye kaçmalı ve korumalı kendini hangi silahla?


Bilirsin her kışın bir baharı her gecenin bir neharı olduğunu. Ama gecede ışıksız kalıp kışta üryan olup üşümekten kurtulamazsın yine de... Bu bir süreçtir. Bir mutluluk ve muvaffakiyeti satın almak için ödenmesi gereken bir acı bedel. Bir çile hali. Bir dua yakarış hali. Bir yürek yakınlaşması en merkezinden Rabbine doğru.

Yazılacak yeni bir sayfaya dizilecek yeni matbaa harflerine ve sunulacak yeni anlamlara hazırlık hali. Bir tohum çatlatma filiz çıkarma sendromu. Aczini ve fakrını gücünün yetmezliğini ve çaresizliğini ta ciğerinde duyup yüreğinin boş avuçlarını açma dolmak ve doymak isteme hali. Karnın açlıktan zil çalması yemek diye ağlaması gibi... Boşuna değildir bu yürek krampları bu içsel sancılar bu kasılma ve büzülmeler bu yüreğin dışta susup içte feryat figan etmesi.

Kendinin her şeyinle yeni bir versiyonunu biraz daha anlamış biraz daha olgunlaşmış biraz daha ibret almış ve hoşgörüsü ‘Bu da geçer ya Hu’ su çoğalmış halinin ortaya çıkması süreci...

Oysa sonbahar bahar türküsü ve duasıdır. İnsan bittiği yerde başlar yeniden. Bu yürek daralması süreci bir bitiş ve yeni bir oluşuma hazırlanma sürecidir zira. Ne olursa olsun ortaya eskisinden daha iyisi çıkacaktır mutlaka... Evet oldukça hüzünlü sıkıntılı bekleyişli olur böylesi daralma zamanları. Tıpkı bahardaki güzel elbiseli çiçek ve meyveleri bol ellerini uzatıp herkese tebessümlü ikramları olan dallarında kuşları sevgi dolu şakıyışlarıyla misafir eden onlara yuvalık eden ağacın sonbahardaki hüzünlü hali gibi... Kuru kemikleriyle takır tukur elbiselerinden soyunup üryan boş ellerine kimsenin dönüp bakmadığı dallarında kendini büyüten kuşların çoktan terk ettiği etrafa sunacak iyi bir şeyleri olmadığı için hal hatırı sorulmaz olan öksüz kalan darülacezelik olan ağaçlar gibi...

Ağrıyan ve ağlayan yüreğini alıp Rabbine gitmektir tek çare. Zira O sığınılacak tek melce yardım istenecek tek merci yaslanacak tek dayanak beklentiler boşa çıkmayacak tek umut kapısıdır.

Güller açmış yerlerinin gün olup küle döneceğini görürsün de küle dönmüş yanlarından yeni güller açacağını da hatırda tutarak şimdiye dek böyle olmasının yine böyle olacağının delili sayarak bu daralma ve inşirahlar bekleme süreçlerini yine de ümitle şükürle geçirmeli insan. ‘Çilem mübarek olsun gözyaşım helal olsun’ demeli... Zira acılar durduk yere çekilmez. Kalp boş yere atıp durmaz. Tik taklarıyla inip çıkarken vücudu besler tepeden tırnağa... İnmesi de çıkması da daralması da genişlemesi de hikmetli ve faydalıdır. Orada hayat vardır zira...
Küle döndüysen yeniden güle dönmeyi bekle... Ve geçmişte kaç kere küle dönüştüğünü değil kaç kere yeniden küllerin arasından doğrulup yeni bir gül olduğunu hatırla...

Hülya Kartal Hocaoğlu

Hiçbir şey eskisi gibi değil...


Hiçbir şey eskisi gibi değil, ‘eski’ kelimesi bile
Adresinden taşınıyor güvendiğin dağlar da işte…
Özgür Gümüşsoy

18 Kasım 2012 Pazar

zaman ,ey zaman...

Süzülmüş lâl mürekkep kamıştan biraz utangaç biraz kırılgan

 

En güzel yazısını düşürmüş hattat ebruli bir vakte
Ve zaman şerh düşmüş ayrılığa …
Bir ayrılık ki hüznü düşer gölgeye minarelerin
Bir ayrılık ki neşvu nema bulmaz iklimler
Ayrılık ki alınyazısı aşkın...
İftirak çığlıklardan arta kalan susuşların adı
Fi zamanlardan kalma soylu sancılar yumağı
İpek mendillerde unutulmuş kurumuş gül dalı …
Bilmem bu kaçıncı gidiş faslıdır
Dönüşü olmayan yollarda atılan kaçıncı adım kaçıncı soluklanış
Vakit gitmeleri vuruyorsa bırak bu sevdada eksik kalsın fasl-ı veda
Bir kertik çizik olsun ardında kalan
Boynu bükük gelincikler kana boyasın ellerimi
Ve tarihler düşsün taşlara
Ne de olsa en çok siyah yakışır beyaza..
Karanlığa bir şebnem busesi düşmüş
Seher kuşlarım vurulmuş hiç yere...
Aydınlık dokumuş nakışını zamana
Lâhuti bir sessizlik...
Ve ezanlar düşer payıma saba makamı…


Aynur Yavuz


can dide...



CAN DİDE
can dide; beyazından sözlerin
söylenmemiş kısmından en güzel cümlelerin.
erişmeden bir sabaha daha
hâzirûn şiirler yazıyorum sana.
oysa bilirsin ki;
darağacında boy vermez açılmamış güller.
sokaklar susar
yollar suskunluğa inat uzar.
uzadıkça kanar bir yanın
sesin sonsuzluğa karışır sanır
çırpınamazsın.

kaybolmak gibi yaşamak; adından
cümleler kurmak yeniye dair.
can dide kan ağlar sen yoksan.
unutur mevsimler seneleri
devr-i daim sonsuzluk mektebinde
ölü kuşlar görüyorum sokak aralarında.
isimsiz ve yani adı konmamış şehirlerde
uzadıkça uzuyor geceler.
/ gölgem; soğuk
buz gibi bir sokak lambasının
yalnız ve sadece kendi ile anılan gölgesine karışıyor.
doğacak günü düşünüyorum:
sanki hiç gelmeyecekmiş sanıyor
iki elim başımda beynimi kurcalıyor sensizlik düşleri.
can dide kan ağlıyor
anlayamazsın...

ömrün son-bahârında kurumuş
çürümüş yapraklar görürsün
düşmüş dalından.
yaşanmamış ve yaşatılmamış bir beden gibi
tıpkı dalından ayrı düşmek gibi seni özlemek.
her sonbaharda ayrı düşülen iklimlerde;
adını her rüzgârla anıyorsam
bir musallaya baş koyar gibi
kaldırımlara düşüyorsa yorgun bedenim;
can dide seni arar;
yok olamazsın...


ağaçlar soyunurken yeni bir yaşama
dudaklarında susuzluğun izleri paramparça.

avuçlarında hiç yaşanmamış bir hayatın
izleri değil mi uzayan ve kısalan.
söyle cân; dîde ağlamaz mı.
beyazından sözlerin
hâzirûn iklimlerde söylenmiş

gelecek zamanı hapseden büsbütün.
uzadıkça yollarla birlikte kanar bir yanım.
çırpınamam ölü kuşların memleketinde.
anlayamazsın cân
dîde seni arar;

ömrün son baharında kurumuş
çürümüş bir yaprağa benzer yüzüm.
özlemek derken;
adını sen koydum son-bahar'ın.
bir musallaya koyar gibi başımı
yorgun bedenimi emanet ediyorum geceye.
cân dîde seni özler
dokunamazsın...


Mustafa Nazif (körpe kalemler )

temenni


Temennî
Yaşar Beçene


Geçip gitmeden ömür dünyanın telâşıyla
Sırılsıklam olsam ah semânın gözyaşıyla!

Hüşyâr olsa bu gönlüm titrese hep yüreğim
Bitevî sancılarla kaynayıp dursa beynim.

Muttasıl heyecanla dolup dolup da taşsam
Uçarak uzaklara maveraya ulaşsam.

Dilimdeki tespihim gürül gürül O olsa
O’ndan gayrı ne varsa üfûl edip kaybolsa!

Her yanımı kuşatmış nefsin türlü hilesi
Aydınlık günler için çeksem fikir çilesi.

Sancısını duyarsam Rabbim lütfun ne de çok
Duam olsun ıstırap başka şeye gerek yok.

Bâd-ı sabalar artık muştuları getirsin
Bir hüzme alsın beni güneşime götürsün.

Bir cezbe hâline girip mesafeleri aşsam
Aşsam ve bu diyardan ötelere ulaşsam.

içimdeki çocuk...

yağmur yağıyor yedi tepeli şehrime

gözlerimde ki bulutları katıp damlalarına

amaçsızca yürüyorum sokaklar da

içimde ki çocuk kahırlar içinde / aldırmıyorum ..



hatta ölsün diye bekliyorum bir an önce !

ölsün ki son bulsun acıları sonra sessizce gömsünler boş bir mezara

sancılarını soğuk bir mermere kazıyıp

şiir tutan ellerine kalemini bıraksınlar ..



ardından !

hiç ama hiç kimse tek damla yaş dökmesin


ve



yağmurlu bir gece de ölmeli içimde ki çocuk

sadece gökyüzü ağlamalı

çisil çisil sonra da sağanak yağmurlarla


şiirler susmalı .. gri bulutlar şehrimi sarmalı

tarifsiz bir hüznün nağmeleri bir kemanın tellerinden

nota nota düşmeli ..

mavileri üşümeli ardından son kez

umutları soğuk kaldırmlara savrulup çiğnenmeli



deniz bir parça iyot kokusu bırakmalı kucağına

ay ışığını söndürmeli ..

sahnesi olmayan bu hayat oyunun da tek sırdaşı geceler !

yaşamın karelerinden silmeli tüm anılarını rüzgar keskin esmeli



haydi içimde ki çocuk vakit tamam



tek söz kalmadı söyleyecek …


ömrü saatlere sıkışmış kelebek telaşında

incinen bir hayatın yarası yüreğimizde



gitmek gerek …


Ümran Aydın

bela aşktan büyükmüş Allah hepsinden


Aşk çok şeymiş ama onun da mânası hâline göreymiş.
Aşk olsaydı kıvamı bozulmazmış.

Bir kalbi buraya kalpsizlik toprağına savurmazmış.
Onunki aşk değilmiş başka bir şeymiş.
Aşk değil tenmiş.
Sen değil benmiş.
Sevda değil hışımmış. Belâymış. Kerbelâymış...
Ve haklıymış Âdem.
Haklıymış habercilerin ilki.
Belâ aşktan büyükmüş. Allah hepsinden.



Nazan Bekiroğlu

Gazze...


Yine sonbahar, yine gazeller düşüyor Gazze'de.
Gazze'de her mevsim sonbahar yeşillenmiyor hiç ağaçlar.

...
Kalksa Selahattin Eyyübü ve cennet mekan büyük sultan Abdülhamidhan.
Koşarlardı beklemeden bir an, arkasında varmı yokmu ümmetten bir insan.

Varsın top mermisi sapan taşına karşı olsun.
Varsın dünya zalimin yanında olsun.
Ama şunu unutma Gazze. Filleri Ebabillerle yok eden, zalim Firavun'u bir sinekle tarihten silen.
Çizecektir kaderini hiç şaşmayan ilahi mürekkebinden.

( Kadir Özkul )

Yüreğiyle taşır....


İnsan değer verdiği şeylere "gözüyle" bakar "yüreğiyle" taşır..

Mehmet Deveci

Gül yaprağıyla örtün yüreğimi



Gül" yaprağıyla örtün yüreğimi...
Yüreğim üşüyor...
"Gül"den ayrı düşen yüreğim,
Buz dağına döndü üşüyorum
Kanadı kırık sevdâların şehbal açtığı yüreğimde,
..."Gül Yetimlerinin" hüznünü bölüşüyorum...
"Gül" yaprağıyla örtün yüreğimi...
Üşüyor yüreğim...
Yüreğimi gül yaprağıyla örtün ki,her yanımı
"Gül" kokuları bürüsün...
"Gül" esintileri ile handân olan yüreğim,
Ateş-i aşka düşüp "Gül"ün gölgesinde yürüsün...
Ruhum gülistana dönerken;
Yüreğim "Gül" aşkıyla kavrulsun ve
Muhabbetullah'ın âsûde ikliminde inşirâh bulsun...

"Gül" yaprağıyla örtün yüreğimi...
Yüreğim üşüyor...
Bir bahar tebessümüdür özlediğim...
Bir "Gül Cemresidir" beklediğim...
Cân evime öyle bir cemre düşsün ki,
Yüreğim sevgi çerağıyla "Gönül" haline gelsin...
Gönüldeki sevdalar, cezir vakti kanat çırpan ak güvercin olup
Mâverâya yükselsin...
Kalpteki mâsivâ ateşi sönsün...
Hakk'ın İnayetiyle;
Beşeriyeti varlık bestesine kavuşturan,
İnsanlığı kendi fıtrat yüzüyle tanıştıran ve
Âdemoğlundaki muhabbeti,
Muhammedî sevdalarla buluşturan bir
"Gül Cemresi" düşsün yüreğimize... Yüreğime...
"Gül" yaprağıyla örtün yüreğimi...
Çok Üşüyor yüreğim...

"Yâ Erhame'r Râhimîn!..