19 Şubat 2012 Pazar

mümin bir ev düşlüyorum

Mü’min Bir Ev Düşlüyorum Peygamberler, hidayet yolunda insanlara karşı öncülük vazifesini yerine getirirken ilk etapta en yakınlarından işe başlamışlar. Onla-rın İslami bir şahsiyete sahip olmaları için azami bir gayret sarf etmişlerdir. Kur’an-ı Kerim’de geçen kıssalara göz attığımızda hemen hemen her Peygamberin, öncelikle ailesi ve yakın akrabalarının hidayet nuruna erişmeleri için daha bir iştiyak içinde olduklarını görürüz. Hz. İbrahim aleyhisselam, duasında oğlu Hz. İsmail aleyhisselam’ı kastederek: “Rabbimiz! Bizi sana teslim olanlardan kıl!” demiş, son-ra da tüm neslini niyazına katmıştır: “… neslimizden sana teslim olan bir ümmet çıkar!…” (Bakara: 128) Hz. Nuh, tandır kaynayıp dağlar büyüklüğünde dalgalara ramak kal-mışken gemiye binmemekte direnen oğlunun helak olmaması için çırpın-mıştır: “…Ey oğulcuğum! Bizimle beraber sen de bin, kâfirlerle bera-ber olma!” (Hud: 42) İslami bir toplum inşa edilirken ilk adres herkesin kendi evidir, kendi ailesidir. Tevhid mücadelesinde zaman zaman Firavun’a karşı zorluklar yaşayan Hz. Musa (as) ve Hz. Harun(as)’a, Cenab-ı Allah kurtuluş adresini göstermiştir: “…kavminiz için Mısır’da evler ha-zırlayın, evlerinizi namazgâh yapın ve namazı hakkıyla eda edin!..” (Yunus: 87) Hz. Resulullah aleyhissalatu vesselam, aile, çocuk, ebeveyn ve ev-lat ilişkilerine özel bir önem vermiştir. Yeni doğan çocukların ku-lağına ezan okunmasını, güzel bir isim verilmesini, şefkat ve sevgi ile büyütülmesini, belli bir yaşa geldiğinde başta namaz olmak üzere İslami hassasiyetlere alıştırılmasını, eşler arasında sevgi eksenli bir aile hayatı kurulmasını tavsiye etmiş; salih eş, salih evlat vurgusunu ön planda tutmuştur. İslami bir toplumun inşasında ilk adres evler olduğuna göre bazı sorularla kendimizi muhasebeye çekelim! Günümüzde sokaklar, caddeler, okul çevresi ve sair mekânlar güven veriyor mu? Anne ve babalar, “acaba!” endişesinden uzak bir şekilde gönül ra-hatlığıyla çocuklarını dışarıya gönderebiliyor mu? Babanın yüreği dış çevreden emin mi? Veya tersinden sorarsak: Toplumun temel taşı olan ailede iç huzur var mı? Anne ve babalar; “Çocuklarımızı İslami terbiye ile büyüttük. Bu konuda herhangi bir endişemiz yok!” diyebiliyorlar mı?.. Aslında zihinlerde bir endişe hâkim. Evler, toplumdan tedirgin… Toplumda derin bir çöküşün yaşandığı ve bu çöküşün evleri de içine çektiği kanaati yaygın. Bu çöküşe karşı Mü’min evler hazırlanmalı. Peki, bu nasıl olacak? Doğrusu cevap kolay! Reçetesi belli: Evleri namazgâh edinmek. Ya da her eve bir kıble hassasiyeti kazandırmak. Elleri kaldırıp dünyayı arkaya alarak “Allahu Ekber” tekbiriyle Rabbin huzurunda el bağlamak ve secde secde boyun eğmek… Toplumsal çürümüşlüğün tiryakı ve kurtu-luş anahtarı bu namaz eyleminde yatıyor. Mü’minin hayatı bir bütündür ve hayatının her alanında Allah (cc)’a kulluk bilinci hâkimdir. Oturduğu ev de Mü’minin hayatının bir parçasıdır. Mü’min orada da İslam’ın hayat düsturlarını pratiğe geçirmekle sorumludur. Dolayısıyla şeytanın saldırılarına karşı aile fertleri üzerinde koruyucu kalkanlar oluşturmalı, kalbin meyvesi ve göz aydınlığı olan çocuklar için dua ile birlikte fiili gayretlere başvurmalıdır. Bunun için de: Allah (cc)’a kulluk ahdinin yenilendiği namazlı bir ev ortamı, İsraftan uzak, gösterişsiz sade bir ev düzeni, Şefkat, sevgi ve merhametin hâkim olduğu bir ev ortamı, Çocukların İslami bir kişilik kazandığı, belli bir yaşta namaz hassasiyetine eriştiği bir ev düzeni, Kalbin tâ derinliklerinden çıkıp zikirlerin arşa yükseldiği bir ev ortamı, Akrabalık haklarının gözetildiği, sıla-i rahmin önemsendiği bir ev düzeni, Aile fertlerini korumak adına günah oklarına karşı siperlerin ha-zırlanmış olduğu bir ev ortamı, Ve dua ikliminin manevi atmosferini teneffüs eden Mü’min bir ev düzeni kurulmalı. Mekke devrinde İslam’ın da bir evi vardı: Dar’ül Erkam. Şirk ve zulmün amansız kuşatmasına rağmen Hz. Resulullah aleyhissalatu vesselam bu evde eğitim ve terbiye ile büyük İslam toplumunun temellerini atmış ve İslam’ın geleceği için ilk İslam neslini yetiştirmiştir. Her Mü’minin evi kendine has bir İslam kişiliğini yansıtır. Çocuk-ların dünyası orada şekillenmeye başlar. Eşler orada İslam’ın sevgi atmosferini solur. Bu açıdan evlerin İslami bir hüviyet kazanması için aile fertlerinin ruhlarını zehirleyen ortamdan sakınıp, ruhla-rını besleyen bir ortam hazırlamak gerek. Öyle ki, Mü’min evlerde: Babanın yaptığı İslami çalışmalara destek olacak evlatlar, Evladın yaptığı İslami hizmetlere yardımcı olacak, onu o yolda ye-tiştirecek babalar, Kulluk vazifelerini yerine getirmede ailesine kol kanat gerecek fedakâr ve iffetli anneler yetişmeli. Dedim ya, Mü’min bir evi: Küçük bir mescid, Küçük bir zikirhane, Küçük bir dershane, Küçük bir mektep, Küçük bir ilim evi olarak düşlüyorum… Hasan Kutulman

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder