17 Şubat 2012 Cuma

Bad-ı Hazan






BÂD-I HAZÂN

Bâd-ı hazân esti bağlar bozuldu
Gülistânda katmer güller mi kaldı?
Şecerler kırıldı bârlar üzüldü
El atacak dahî dallar mı kaldı?

Bir sel aldı sahrâları bürüdü
Ağaçlar kurudu kökler çürüdü
Erler yüreğinde yağlar eridi
Hasb-i hâl edecek kâller mi kaldı?

Bozuldu dünyanın bâğ u bostânı
Zâğ-ı siyeh yaktı bu gülistânı
Bülbüller okusun dertli destânı
Elvân nakış keşmir şallar mı kaldı?

Er olan eridi yağ gibi gitti
Şîr-i nerler zîr-i türabda yitti
Serviler yerinde mugaylan bitti
Petekler söndüler ballar mı kaldı?

Ebnâ-yı zemânın gaflet serinde
Oynarlar gülerler yerli yerinde
Saâdet hidayet binde birinde
Helâki fark eder haller mi kaldı?

Er olan çekildi çıktı aradan
Her biri mahvoldu gitti sıradan
Gazab etti âlemleri yaradan
Mübtela olmamış iller mi kaldı?

Dillerde kalmamış hidayet nûru
İslâm’ın kalmamış kalbde süruru
Kurban olur İslâm bulsa kubûru
Lutfî Hak söyleyen diller mi kaldı?

Alvarlı Hace Muhammed Lütfi
Hülasat-ül Hakayık adlı divanından

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder