23 Şubat 2012 Perşembe

DÜNYANIN ALLAH KATINDA DEĞERİ OLSAYDI AHİRET OLURMUYDU?






Gavs-ı Sânî hazretleri bir sohbetinde,
- Bir mürşid-i kâmil, mürid kendisine intisap ettiği zaman, onun kalp gözünü dünya sevgisine kapatır, buyurdu.
Dünya sevgisini terketmek demek, dünyayı kalbinden çıkarmak ve sadece cebinde tutmak demektir. Çünkü mürşid-i kâmil olan zatlar, kalbe Allah sevgisini koyuyorlar. Her şeyin bir yeri vardır; malın, paranın yeri kalp değildir. Maddiyatın yeri kalp olursa, iyilik yapamayız, engel olur. Atalarımız boşuna söylememişler, “Mal canın yongasıdır” diye… Kalbimize mal sevgisi girdi mi, canımızdan bir parça olur. Onu söküp atarken canımız yanar. Para, kalpten çıkacak ve sadece cepte duracak ki, kalbimizden geçirdiğimiz anda harcayabilelim.
Ubeydullah Ahrâr hazretleri (v. 895/1490) sâdât-ı kirâmın büyüklerindendir. Yaşadığı devirde bir derviş onun namını çok uzak beldelerden duymuş. “Göreyim” diye de memleketinden çıkmİş yola koyulmuş. Yol uzun, bitmek bilmıyor. Hem de yaya olarak gidiyor. Bir de yanında bastonu/asâsı var. Çok güzel, işlemeli, nakİşlı, kıymetli bir şey…
Derken derviş, Ubeydullah Ahrâr hazretlerinin köyüne yaklaşıyor. İşlenmiş büyük tarlalar görüyor. Her biri özenle bakılmİş arazıler…
-Bu arazıler kimindir, diye sorup soruşturuyor:
-Ubeydullah Ahrâr hazretlerinindir, diyorlar.
Kimi zaman bir tarlada 3000′den fazla işçisi çalışırmİş, hesap edin…
Gavs-ı Sâni hazretleri “Türkistan yolculuğu”na çıktığı vakit biz yanındaydık. Bu coğrafyayı gördük. Geniş, büyük, uçsuz bucaksız topraklar var. Size nasıl tarıf edeyim; 900 km. yol gittik, ne sağda ne solda, ne önde ne arkada hiçbir tepe görmedik, bırakın dağı! Hepsi ekilebilir verimli arazıler…
İşte o derviş de mübareğin arazılerini görünce çok şaşırmİş, günlerce gitmiş, arazılerin sonu gelmemiş ve şöyle demiş kendi kendine:
- Bu zat, padişah mıdır, yoksa evliya mı? Bir mürşid-i kâmil bu kadar zengin olur mu?
Hâsılı Ubeydullah Ahrâr hazretlerinin dergâhına ulaşmİş, ama kalbine de nifak ateşi düşmüş bir defa… “Buraya kadar gelmişken bir göreyim bakalım” diyor. “Böyle evliya olmaz ama bu padişahtır herhalde” diye düşünüyor.
Elinde bastonu ile dergâhtan içeriye giriyor. Ayakkabısını bir yere bırakacak bakınıyor, yer arıyor. Bastonu da kıymetli… Şuraya mı koyayım, diye yer ararken, dergâhta çalışan işçilerden birine emanet etmeyi daha uygun görüyor. Ancak:
- Bu bastonum kıymetlidir, bunu iyi bir yere saklayıver, kaybolmasın, diye de tembih ediyor.
Ve Ubeydullah Ahrâr hazretlerinin huzuruna çıkıyor. Bu arada içinden de merak ediyor,
- Acaba, bizim bastonu teslim ettiğim kişi güvenilir miydi, diye.
Kalbinden de çıkmıyor bu düşünceleri. Ubeydullah Ahrâr hazretleri bu gelen dervişe nazar ediyor. Anlıyor ki baston sevgisi onun kalbine yerleşmiş. Mübarek ona merhamet ediyor ve diyor ki:
- Yolda gelirken gördüğün arazılerin sevgisi, şu senin bastonun kalbinde yaptığı tesirin binde birini bize yapmıyor!
Kardeşler!
Mürşid-i kâmil olan zatların kalplerinde bizimki gibi dünya sevgisi mal, para olmaz. Bir insanın kalbinde dünya sevgisi olursa, Allah sevgisi olmaz. Dünyanın Allah katında değeri olsaydı, ahiret olur muydu? Allah sevgisi, dünya ile beraber bir arada durmaz. Allah Teâlâ dünyayı sevmıyor. Peki, sevmıyorsa neden bizi dünyaya gönderdi derseniz, biz bu dünyaya kısa bir zaman için geldik, sanki piknik yapmaya… Az bir zaman durup gideceğiz. Ebedi kalıcı değiliz. Azıcık çalışıp çok dinleneceğiz öteki âlemde… Ama öz çalışacağız, kaybetmeyeceğiz ki dinlenmeye hakkımız olsun. Ömrümüz ne kadarsa işte o kadardır bu dünya hayatı…
Kur’ân-ı Kerim’de açıklandığı gibi:
“Doğrusu dünya hayatı ancak bir oyun ve eğlencedir. Eğer iman eder ve sakınırsanız Allah size mükâfatınızı verir. Ve sizden mallarınızı istemez” (Muhammed 47/36).
Şimdiye kadar yaşadığımız zamanı düşünelim. Ne kadar tez geçti diyoruz değil mı? Kıyamet gününde iman etmeyenler mezardan kalktığı zaman onlara, “Dünyada ne kadar kaldınız?” diye sorulacak. Kur’ân-ı Kerim’in ifadesiyle:
“Onlar da, ‘Bir gün veya daha da az. Ne bilelim, isterseniz bunu tam tamına aklında tutanlara sor! Zira bizim aklımız başımızdan gitmiş durumda’ diye cevap verecekler” (Mü’minûn 23/113).
Onun için bu kalpteki imanın kıymetini bilelim. Kalbimizi ıslah etmek için çalışan Allah dostlarına imkân verelim. Onlar kalplerde, bir sanatkâr gibi sanatlarını ida etsinler de biz de zarar görmeyelim.
Yar ile Şimdi – Dr.Ahmet Çağıl




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder