Ramazan dolayısıyla birçok yerde iftar yapıyoruz. Bazen evimizde, bazen lüks bir davette, bazense mütevazı bir iftar çadırında... Şimdi gelin, bir iftar yemeği serüvenine çıkarayım sizi…
Bir de bakıyorsunuz ki birçok yemek artmış, tabağında kalmış
Ramazan’ın ilk günü. Evinizde ailenizle birlikte iftar edeceksiniz. Oruç, alışkın olmadığınız için çok etkilemiş sizi. Bir de mükellef yemekler hazırlanmış ilk iftar yemeği olması hasebiyle. Bir de yemeğin yanında vazgeçilmez tatlı; güllaç var.
Sofrayı kurdunuz ve sabırsızlıkla bekliyorsunuz. Önünüzde öyle çok çeşit var ki ezan okunana kadar hangisinden yiyeceğinizi düşünüyorsunuz. İftar vakti gelip çatıyor, ezan-ı şerif okunuyor ve oruçlar açılıyor.15-20 dakika içerisinde yemeğinizi bitiriyor, sanki patlayana kadar yemiş gibi hissediyorsunuz. Bir de bakıyorsunuz ki birçok yemek artmış, tabağında kalmış.

Tam burada ne hissedersiniz? O yemeklerin çöpe gideceğini düşünür müsünüz, yoksa hiç düşünmeden çöpe mi atarsınız? Siz bunları düşünedurun, bir de lüks bir iftar sofrasına gidelim.
Davete icabet etmek üzere, lüks bir iftar sofrasına konuk oluyorsunuz. Balından tereyağına, böreğinden tatlısına her şey var. İftar vakti geliyor, ezan-ı şerif okunuyor ve önceki günde olduğu gibi oruçlar açılıyor. İki kelam etmeyip hızlı hızlı yiyorsunuz, zaten garsonlar o tabağı alıp şu tabağı önünüze sürüyorlar. Artık bir süre sonra yiyemiyor, ve birçok tabağınızı yarım bırakıyorsunuz. Bir de burada düşünmenizi isterim; o bıraktığınız yemeklerin akıbeti ne oldu? Son olarak bunu da düşünedurun, son bir iftar sofrasına daha gidelim.
Bir belediyenin iftar sofrasındasınız. Tanımadığınız yaklaşık 5 bin kişiyle iftar edeceksiniz. Burada bulunan çoğu insan muhtaç, veya evine yetişememiş işçi memur. Ve yine iftar gelip çatıyor, ezan-ı şerif okunuyor ve oruçlar açılıyor. Yemekler hızlı hızlı yeniyor, yemeğini bitiren kalkıp gidiyor. Kimi ekmeğini bırakıyor, kimi tabağında yemeğini... Sonra çadır boşaldığında toplanan o artıklar nereye gidiyor dersiniz?
3 farklı yerdeki iftarlarda değişmeyen şey neydi? Vardığımız sonuçlar farklı mı oldu?
Hayır. Maalesef hayır. İsrafa çıktı tüm kapılar, cevabını beklediğimiz sorular.
Fark edelim ama israf etmeyelim Müslüman kardeşlerim
Müslüman olarak yaşamaya çalıştığımız Ramazan ayına gölge düşüren kavramlardan birisi: İsraf! Biz Müslümanız ya hu! İsraftan köşe bucak kaçmamız gerekirken, bari bu mübarek ayda azaltmamız gerekirken, insanları bilinçlendirmemiz gerekirken, israfı iftar yemeklerinin odağına yerleştirdik, fark etmeden.
Fark edelim ama israf etmeyelim Müslüman kardeşlerim!
Bazen bir Bangladeşli’yi, bir Somalili’yi anlamak için sadece hurma ve su ile iftar etmeyi bilmekten söz edecek değilim. Somalili'yi, Senegalli'yi sana hatırlatacak değilim! Bari güzel kardeşim, masandakini, tabağındakini israf etmemeyi öğren! Yemeğini sünnetlemek diye bir şey vardı değil mi? Sen bir tabağını temizlemeyi öğren, israf etmemeyi öğren. Bir bunu öğrensen, ümmetin mahrumlarını, fakirlerini düşünmen daha da mümkün olacak. Tabağını sünnetlemeyenin yani müsrifin, yani yeme adabını bilmeyenin hayrından hayır mı gelir?!
Yok, tabağı temizlemek görgüsüzlük değil mi artık… Görmemişlik göstergesi değil mi!!
Hiç de bile!
İsrafın olamadığı iftar sofralarında oruç açmanızı dilerim.
Şeyda Karakoç
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder