23 Eylül 2012 Pazar

İstanbul...

Islak sokaklar mevsimindeyiz artık…
Bu kalabalık şehre hüzün yağar bu zamanlar…
Yalnızlık yağar caddelerine…
Darmadağın saçlar, ıslanmış yüzler hep yere bakar…

 

 
Kahveleri bile dert yüklenir…
Çayları daha bir demli…


 


 

 

Herkes kendi türküsünü söyler yüzünü buruşturarak,
Herkes kendi hikayesini en acıklı sanır…

 


 

 
Kendisi koca bir yalanken gerçeği arar bu şehir…
Sokakları gibi evleri de acı doludur, gözyaşları taşar pencerelerinden…

 


 

 
Geceleri gerçeklerini saklar da, her gün başka bir maske takar insanları…
Hayatları vardır anlatıkları, bir de tek başına kalınca yaşadıkları…

 

 


 

 

Herkes kendi türküsünü söyler bu şehirde, sadece kendi acısına ağlar…
Herkesin tiyatrosudur bu şehir, herkesin en yalandan sahnesi…
Ve onun için bulunmayı bekler bu şehrin denizlerinde incilerin en sahtesi…

 


 

 
Yine de yalan olduğunu bile bile hergün aynı oyunu oynar bu şehrin insanları…
Herkes kendi hikayesini en acıklı sansan da, her geceyi pembeye boyar gündüzün yalanları…

 

 
Yine de hızlı adımlar atılır, koşulur yalnızlığa…
Herkes kendi türküsünü söyler yüzünde bir maskeyle,
Herkes kendi hikayesini en acıklı sanır …

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder