17 Haziran 2012 Pazar

Alim çok hakim az.



Alim çok hakîm az" (Fudayl b. Iyâz)
İlim-hikmet denklemine işaret ediyor bu söz. Mutlak olarak zikredildiğinde ilim her ne kadar hikmeti de içine alırsa da ilim-hikmet ayrımına atıf yapılan yerlerde daha sığ bir anlama işaret eder; yalın bilmek manasına gelir.
Hikmet ise bilginin kalbe inerek kökleşmesi/rusûhdur; bir yandan derin bir feraset, diğer yandan kuşatıcı bir hal ve şahsiyete dönüşmesi...
dir.
Şöyle de düşünülebilir; ilim hakikatin/malûmun zihne yazılması, hikmet hale ve şahsiyete kazınmasıdır.
İmam Gazzâlî, önce defterlerine yazmıştı ilmi. Eşkiyabaşından aldığı dersle defterlerinden zihnine kazıdı (hıfz). Devrin en büyük müderrislerinden oldu.
Zamanla anlattıklarının ruh köküne sirayet etmediğini hissedince içindeki derin boşluğun farkına vardı, amansız bir ızdıraba yakalandı. İlmi kazıması gereken bir yer daha olduğunu farkettiğinde kalbi/gönlü de keşfetmiş oldu.
Bağdat'ın, içindeki boşluğu örten dekorundan gözlerini alıp sorunun kaynağına inebilmek için mücaverete çıktı. Adı sanı bilinmeyen bir derviş olarak şehir şehir dolaştı, insanlar tanıdı, nefsin en ince zaaflarına, şeytanın en ustalıklı hilelerine aşina oldu.
Medresede yıllar içinde edindiği nazari birikimi muşahhas insan gerçekliğinde deneyimleyerek hassas bir muvazeneye erişti; bu muvazeneyle gerçekleştirdiği muhasebe, mücahede ve mükaşefe sayesinde yıllar sonra ilmi kalbine kazımaya muvaffak oldu. İlimle hikmeti cem etti.
Şahsında gerçekleştirdiği bu arayışı model alarak İhya'yı yazdı. Asırlarca kalbinin köklerine su verip ilmini canlandırmak isteyenler için İhya hep bir kılavuz oldu.

TALHA HAKAN ALP

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder