20 Kasım 2012 Salı

mürekkebin meşk hali...




Akmayan bir mürekkebin derdini bilir misin hiç?
Akmak için çırpınan bir damla olsun kağıda değmek için yalvaran
Meşk etmek ,meşk edipte yükselmek için Sema’ya durmadan

O mürekkep ki bir ‘Vav’ için dalga dalga kıvrılan
O mürekkep ki ‘Elif’ olabilmek için yalvaran..
Kalemi kendine Leyla bellemiş o mürekkebi anlayamazsın..

Abdest ile varmak ister Leyla’sı bellediği kaleme..
Temiz bir buluşma ister o mürekkep tertemiz..
Bu büyük buluşma için hazırlık ister mürekkep kaşları dimdik olsun ister
Böyle ister ki her kağıda dokunuşunda Leyla’ı ile o İlahi harfleri hakkı ile Meşk edebilsin…
Güzel kokular içinde buluşmak ister mürekkep kalem ile
O leyla bellediği kalem kendisine her dokunuşunda misk-i amber kokularına hasretini daha bir demlemek ister

Gözyaşı ister mürekkep Leyla’ beklerken
O Leyla ,tutan ellerdeki gözleri bir Nur pınarı ister
Hiç bir söz olmaksızın buluşmak ister mürekkep Leylası ile
Herşeyi lal herşeyi hiç bellemek ister O an
Yalnız Leylası bellediği kalemi geldiğinde konuşmak ister o siyah Nuru ile
Onsuz tek harf konuşmaya dili varmaz
Ve o buluşma anında kendisini buluşturan o Vesile-i İnsan bu alemden(benlikten)sıyrılıpKalem ile mürekkep arasından
Leyla ile Mecnun arasından çıksın ister...

Mürekkep
 Hasret kaldığı Leylasına kavuştuğunda dayanamaz ve her bir dokunuşda bir başka Meşk eder
Ve her meşkde o vesile-i İnsanı yok eder…

ve der ki mürekkep
ney'cesine,ağlarcasına
her nerede olursan ol,
her nasıl olursan ol,
beni kendinden ayrı görme...
Acıda ki tatlıyı keşfettiğin an ,
sende ki beni bulacaksın..








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder