4 Ocak 2013 Cuma

Böylesi aşklar

Bir zamanlar yaşlı bir adam ah çekmeyi, gözyaşı dökmeyi âdet edinmişti.
Bir dostu ona bunun sebebini sordu. O da anlattı:
“Ben
bir köle tüccarıydım. İstanbul’da, 300 liraya bir cariye satın
almıştım. Yüzü aydan aydın, dudağı şekerden tatlı bir dilberdi. İşve ve
naz mesleğinde onu yetiştirdim. Çok emek çektim. Çok gayret sarf ettim.
Pazara götürdüğümde pazar kızıştı, müşteri çoğaldı, fiyat yükseldi.
Satmadım, bekledim. İkindi bereketi, silahlar kuşanmış kara yağız bir
delikanlı atının üstünde çıkageldi. Benim kölemi görünce atından indi,
yanına yaklaştı, gülümsedi ve “Adın ne?”dedi. Kölemin de ona
gülümsediğini gördüm. Delikanlı bana döndü ve fiyatını sordu. “Kendisi
tam ayar altın bebektir ve tam ayar bin altın eder.” dedim. Hiçbir şey
söylemedi. Oralarda biraz gezinip oyalandı. Sonra kölenin avucuna
gizlice bir şey verip gitti. Akşam olunca bunun yüz altın olduğunu
gördüm. Şaşırmıştım. Ertesi gün kölemin değeri daha da arttı. Ben
satmayı geciktiriyordum. O gün ikindi vakti o delikanlı yine geldi.
Yine kızın avucuna bir şey bıraktı. Baktım, yüz altın daha. Böyle dört
gün devam etti. Beşinci gün delikanlıyı takip ettim. Kaldığı yeri
öğrendim. Sordum, soruşturdum. En son atını satmış. Altıncı gün köle
pazarına yine geldi. Lakin köleyi yalnızca uzaktan seyretti. O gece
kızın elinden tutup delikanlının evine götürdüm. “Benim bu gece acil
bir işim çıktı. Bu köleyi sana emanet bıraksam yarına kadar kollayıp
gözetir misin?” dedim. Önce kabul etmek istemedi, sonra razı oldu. Ben
kaldığım hana döndüm. Gece aralarında nasıl geçer, beraberlikleri ne
şekilde yürür diye düşünerek yatağıma oturdum.
Gece yarısına doğru kapım şiddetle yumruklanmaya başladı. Açtım. Kölem ağlıyor ve titriyordu.
“Sana ne oldu; o genç ile aranızda ne geçti?” dedim. Ağlaması durmuyordu.
Neden sonra mırıldandı:
-O genç öldü.
-Bu nasıl oldu peki?
-Sen
ayrılınca beni iç odaya aldı. Bana yemek getirdi. Ben yerken o oturup
beni seyretti. Elimi yıkamam için leğen getirdi. Sonra bir yatak serdi.
Üzerime misk ve gülsuyu serpti. Bana gözlerimi yummamı söyledi. Yumdum.
Parmağını yanağıma koydu.
“Subhanallah! Bu ne güzel sevgili; ne etkileyici bir güzellik!” diyor, bunu tekrarlayıp duruyordu. Sonra birden,
“Allah’ım hata ettim, haddi aştım, affet beni!” ve sonra “Allah’a aitiz ve ona döneceğiz!” ayetini okuyarak haykırdı, düştü. Gözümü açıp vücudunu sarstım. Canını Allah’a teslim etmişti.
Kölem bunları anlattıktan sonra sabaha kadar ağladı ve gün doğarken o gencin adını sayıklayarak ruhunu teslim etti.
İşte benim bütün bu ağlamalarım günahtan kaçınarak sevgilerine leke getirmeyen o iki âşıkın anısınadır. O iki temiz ve zarif genç gibisini belki bir gün bir yerde buluveririm diye dünyada dolanıp durmadayım. Yaşadıkça bu arayışımı sürdürecek ve böyle öleceğim..
Katre-i Matem



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder