''Gönül bağım sarardı, erken geldi sonbahar,
Bahçemdeki bülbülün payına figan düştü.
Bir acı yaşadım ki yağan yağmurlar kadar.
...Ruhumun kasesine zehr-i baldıran düştü...
Yağmalandı her yanım acılar meclisinde,
Çığlığımı kaybettim sessizliğin sesinde,
Ömürler sebil oldu, yılların çeşmesinde,
Benimde bardağıma bir acı yalan düştü...
Gözyaşımla yoğurdum acıların harcını,
Sahiplendim hasretin başa bela tacını,
Tek tek yolmak istedim beyazlanan saçımı,
Simsiyah gözlerime sanki bir duman düştü...
Boş gezen hülyalara, sebil oldu gençliğim,
Bir acı zehirmiş yudum yudum içtiğim.
Gündüz masallarında hasretini biçtiğim.
Ruhumun gergefine kanlı bir akşam düştü...
Uykular hicran oldu, gecenin son deminde,
Her şeyimi kaybettim bir veda bestesinde,
Bir rüya yaşadım ki gerçeğin ötesinde,
En güzel baharlarım, gözümde üryan düştü...
Vuslatın arzusuyla, söylenirken şarkılar.
Yalnızlığın sancısı gönlüme pusu kurar.
Ne gitmek çare olur, ne kaçmak, nede firar.
Ayağımın dibine aşılmaz umman düştü...
Herkes baharı yaşar bense kara kışları,
Bana acıyıp bakar ölümün bakışları,
Bir sabır ağacım var acıdır yemişleri,
Meyvesiz dallarıma deli bir tufan düştü...
Şimdi karanlıklarda koyu bir gölgeyim ben.
Şimdi mecnun misali garip bir çöldeyim ben.
İşte halim böyledir daha ne söyleyim ben.
Ruhumun yollarına, garip bir kervan düştü...
Bu bir hesap kervanı, bu bir sonun şiiri,
Bense bu son şiirin en sonuncu şairi,
Geçmişin hesabıyla düşlüyorken ahiri,
Doğacak şafağıma, kopkoyu bir kan düştü...
Gözlerime değmekte kan rengi hatıralar.
Verilen bu hesapta, han düştü hancı düştü...
Bedenimden ruhuma işliyorken yaralar.
Son nefes karşısında ömrüm yabancı düştü.''
Ruha düşen çileler
Yusuf Mescioğlu