18 Ekim 2012 Perşembe

sevenin kelamıda hoştur sukutu da...



 “sevmek gündelik manasıyla en basit insana ait bir mevhumken, gerçek manasıyla en girift konu ve yüce yüreklerin işidir. ulu bir gönülün yapabileceği bir eylem makamıdır o. nefisleriyle yapanların tamamıyken ruhlarıyla bağlananların noksanıdır. insan bir bütün değil, bir bileşiktir; ruh, nefis ve akıldan nişane. sevgilerin en makbulü üçüyle bir sevmekte. yalnızca ruhuyla seven dünyadan, yalnızca nefsiyle seven ahretten uzaklaşır. akıl ise bunların yardımcısıdır. insan yalnızca ruhuyla sevip de sevilmezse bu onu yine ahrete taşıyabilir de, yalnızca nefsiyle sevip sevilmezse bu çok büyük bir yıkım olur.”

“insan acizdir” “nefsi de o kadar haindir ki, çektiği acılar bilinsin ister. cümle aleme duyurup acınmak ve takdir edilmek diler. çektiği acılardan bile pay alır. bazen sırf pay almak için acı çeker. bunu da süsler ve ulvi bir şekle sokar. sanat dedikleri şeyin büyük kısmı bu acizlik ve nefs hainliğinin ürünüdür. belki tüm ifade edişler ve lügatler dolusu kelime… aciz olmayan şikayet etmez ve şikayeti veya dileği olmayan da konuşmaya ihtiyaç duymaz. peki sen hiç ızdırap dolu bu halin bilinsin istedin mi? en azından sevdiğinin ne halde olduğunu bilmesini dilemedin mi hiç?”

“şikayet veya ümit etmek için değil.”  “bu senin dediğin nefsin sevme şeklidir. bu sevgide de acı vardır ama bu acı da kendisi gibi ilkeldir. aşkta ben yoktur, o vardır. rengini onun rengine boyayıp, onun haliyle hallenmiyorsan, o olamıyorsan bu aşk değildir. ben halimi bazen açık ettim. bu zaafımdan veya dayanamayışımdan değildi. sadece onun içindi. sıkıntılı zamanlarında en azından sevildiğini bilip biraz ferahlayabilsin diye.”

 Aleyhinde konuşmak...
 popülerdir gidenin ardından konuşmak. onu karalamak. ona beddua etmek. bu zayıf insanların egosunu tatmin etmenin en kolay yoludur. sen beni hiç hak etmedin, ben en iyisiydim gibilerinden afili bir-iki cümle nefsi rahatlatır. kötü konuşan her ne kadar en iyisi olduğunu düşünüp, girdiği aşağılık kompleksinden geçici olarak kurtulsa da bu durum kısa sürer. zaten bu davranışta da buram buram “ben” yabanisi tütmektedir. yarini ruhuyla değil nefsiyle sevdiği için sevgisi de ilkeldir ve çok kısa bir süre sonra başka bir yare yelken açar. sonra yine kendisiyle övünmeye devam eder. çok mutlu olduğu havası verir. kıskandırmak ister. bu mutluluk bazen gerçektir, bazen ise sahte.

 “sevenin kelamı da hoştur, sükutu da..
kim ki, sevdim deyip kötü söz ediyorsa sahtedir o. ya sevgisi, ya da sözleri…” “peki ya aşk?!”

“aşk, iftarı son nefeste açılan oruç gibidir. yanarsın, acıkırsın ama, ne bir damla içebilir, ne de bir lokma yiyebilirsin. aşk'ta doymak yoktur! kim ki doydu, onunki aşk değildir! ben aşık değilim. o yüce bir makam. bana sadece aşk değdi”

"şimdi bir ateşle pamuğa yaklaştığını ve yaktığını düşün. bunu yakan sana göre elbette ateştir.ama bu gerçek bir cevap değildir.zira pamukta yanma yetisi olmasa ateşin onu yakabilmesi mümkün olmayacak, dolayısıyla pamuk yanmayacaktı. yani pamuğu yakan ateş değil yüce yaradanın ona yüklediği yanabilme yetisidir."

“ister beşeri, isterse de ilahi aşk olsun, benlik parçalanır. nefsin önünde hörmetle eğildiği tek şey aşktır. yalnız bu parçalanmada çok büyük bir ızdırap vardır. her nefis bu ızdırabın altından kalkamaz. yanma yeteneği her nefiste olsa da bu yangını her nefis kontrol edemez. zaten ızdırabın asıl menşei bu kontrolü sağlamaktır. lime lime olurken bunu farketmek ama gıkını bile çıkarmamak ve sabretmektir. işte bu, aklın kontrolündeki yok oluştur ve dayanılabilirse sonundaki saadet büyüktür. çünkü sevgi vara evrilir. mevcudiyet içerisinde devası olmadığını farkedip küçüklüğünü anlar ve yüce makama iltica eder. aksi durumda ise sevgi yoka evrilip kendisiyle birlikte başkalarını da mahveder. herşey farketmekle alakalı. farketmek ise nasip!”

“birine muhabbet besleyen onun kaderine ortak olur” cümlesi bazen birisinin yaratılmasının bir başkası için olabileceği hikmetini hatırlattı ...


dünyaya yeni “Abdullah”lar gerek. ve yine unutma, Allah’a götürmeyen sevgi, sevgi değil bir tür zehirdir.”


hem dünyaya yeni “abdullah”lar da gerek…. ne kadına, ne paraya, ne makama, ne şöhrete, ne de dünyaya kulluk yapmayıp, sadece “Allah’ın kulu” olacak “Abdullah”lar…

iktibas


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder