KENDİ KENDİME
Bakma öyle sorgular gibi, gözündeki yaş kadar sahiciyim…
İncitilmiş güllerin kanayan yarası kadar sahici…..
Gerçeklik payı olmayan bir masalın külkedisi değil,
Bir çift gözün ardına saklanmış bir alemin ta kendisiyim…
Sırlı bir aynanın ardındaki ürkütücü sır gibi karanlık,
Yüzünü çevirdiğinde karanlığını gösterecek kadar aydınlık…
Bin bir türlü yalanın içinde devrik bir cümle kadar anlamsız,
Öznesiz bir aleme anlamlar yükleyen yüklemin ta kendisiyim…
Zemheri ayazlarında üşürken unutmaya yüz tutmuş yüreğin,
Yüreğinin buz tutan odalarında ısınmaya çalışan misafir,
Sadece aşkı bilenlerin sürüldüğü o coğrafyadan gelen,
Mumdan kayıklarla ateşlerden geçen mültecinin ta kendisiyim…
Sadece ademi bir güzelliğin sırrının peşine düşmüş Adem,
Filbahar ağacının gölgesindeki Ademin varlığını bilmeyen havva,
Dünyanın çok bilinmeyenli mor karanlığındaki kayıp bir kimlik,
Tarihçesi ihmal edilmiş bir aşkın son takipçisinin ta kendisiyim…
Sahte sevgilerin satıldığı pazarlarda bir avuç yalana satılan esire,
Haybeden aşkların heybeleri doldurduğu günlerde hercai bir menekşe,
Sultanlığını unutup, dillere düşen bir aşkla sadece kendini yakan Züleyha,
Esarete atıldığı kuyuyla taçlanıp aşkın adı olan Yusuf’un ta kendisiyim…
Ne kadar anlatsam da anlatamam kendimsiz kendimi, satırlar kafi değil,
Dokundukça inleyen şu kalemde derdimi yazmaya muktedir değil…
Hazan makamının mor mürekkebinden damlayan her sözcük kor değil,
İçindeki ademi sesin, alfabesiz satırlarımdaki kör yansımanın ta kendisiyim…
K.Saat