29 Haziran 2013 Cumartesi

sukunete büründüm...

Hergün çağlayıp coşan yüreğim, bugün sükünete büründü...
En içten kelimelerimi biriktirip cümleler yaptım...
En kabul görür şekilde sarıp sarmaladım...
Duâ duâ yolluyorum Herşeyin Sahibi'ne...

24 Haziran 2013 Pazartesi

sakla gözün...

Aşığın gözlerinin gözcüsüdür çesm-i nigâr /
Eyleme gayra nazâr, sakla gözün ey dil-i zâr...

Ubeydullah Ahrâr



23 Haziran 2013 Pazar

derdimin dermanı derddür...

Bir acib deryaya gark oldum, anun payanı yok
Mübtelâ kim olmışam bu derdimün dermanı yok

Derdimün dermanı derddür ben anun müştakıyam
Derdi kim bulduyısa ol dimesün dermanı yok..
Akşemseddin

inile ey gönül...

İnile ey dertli gönül inile
Ehl-i derdün inleyecek çağıdır..
Niyazi-i Mısrî

22 Haziran 2013 Cumartesi

sırr-ı aşk

Sırr-ı Aşk
Muhabbet...
Aşka merdiven...
Aşk...
Mevsimlerin bir sofraya kurulduğu...
Gecelerin, gündüzlerin bir olduğu...
Ötesi sevdâ imiş...
Betin benzin solduğu...
N'olduğunu yaşayan bilir:
Kimine ayan beyan...
Kimine aynalarda sırrolduğu...
Ali Hakkoymaz

20 Haziran 2013 Perşembe

bir defacık ...




Sen hazânı bilmeyen bir baharsın,
bil de git Ağlayan yüreğime
bir defacık gül de git
Nurullah Genç

19 Haziran 2013 Çarşamba

yüreğini koy...

Ellerinden tuttuğunun avuçlarına önce yüreğini koy...
/ Mehmet Deveci /


 

18 Haziran 2013 Salı

Dileğim odur ki...



Allah'dan dileğim odur ki, ayaktaki işimi başa çıkarsın
Bu dünyada başarıyı, ahirette de imanımı yoldaş eylesin.
Elime himmet asasını, ağzıma da övgüsünü versin;
Gönlüme aşk ateşini salsın ve gözümü yaş eylesin.



 

17 Haziran 2013 Pazartesi

yolcuyuz ve yorgunuz...



Bir avuç kalbimize...
Bu cılız omzumuza...
Bunca dünya yükünü...
Bitmez acıları...
Savurduğunuz yeter.
Biraz sabır...
Biraz sükûnet...
Biraz kuş sesleri soframıza...
Biraz rüzgâr bestesi...
Yolcuyuz ve çok yorgunuz
Ali Hakkoymaz

önce viran olacaksın,sonra gül...



Yapılma, yıkılmadadır,
topluluk, dağınıklıkta;
düzeltme, kırılmada;
murat, muratsızlıktadır;
varlık yoklukta.

Her şey buna benzer.. öbür zıtlar ve eşler de hep bunlar gibidir.

Birisi geldi, yeri bellemeye, sürmeye başladı. Aptalın biri dayanamayıp feryat etti. Dedi ki: "Bu yeri neden yıkıyorsun... Neden yarıyor, dağıtıyorsun?!"

Adam dedi ki: "A ahmak, yürü git.. benimle uğraşma! Sen yapılmayı yıkılmada bil!"

Bu yer, böyle çirkin ve yıkık bir hale gelmedikçe, nasıl olur da gül bahçesi, buğday tarlası haline gelir?

Düzeni alt üst olmadıkça nasıl olur da bostanlık, ekinlik olur, mahsul ve meyve yetiştirir?

Yarayı neşterle deşmedikçe iyileşir, onulur mu hiç?

Ahlatın, ilaçla yıkanmadıkça hastalığın nasıl geçer, nasıl şifa bulursun?

Terzi kumaşı paramparça eder. Bir kimse çıkıp da o sanatını bilen terziye, "Bu canım atlası neden bu hale getirdin, neden kestin; ben kesik kumaşı ne yapayım?" der mi?

Her eski yapıyı yaparlar, yenilerlerken eski yapıyı yıkmazlar mı?
Marangoz, demirci ve kasap da bunun gibi, yeni bir şey yapacakları zaman önce o şeyi yıkıp yakıp harap etmez mi?

O helileyi, belileyi dövmek de öyledir, onları adeta telef etmek, bedenin yapılmasıdır. Buğdayı değirmende ezmeseydin ondan ekmek yapılabilir miydi? Bizim soframızı bezeyebilir miydi?

Mevlana

12 Haziran 2013 Çarşamba

Kalbden kalbe...

Benim; Kalbimden kalbine uzanan bir sabrım var.
Sevmelerim de ki, selâ'met bundan ...
mesud ãsaf k.



 

7 Haziran 2013 Cuma

ey yar!



Ey Yâr
Senin bahçenden ayrılamam
Terk ederim de alemi
Senin kapında doldururum
Garip Bülbül gibi çilemi
Çağlıyor içimde, tutamıyorum!
...
Susturmamı isteme ne olur;
Yürekten gelen, ah-û figanımı!
Ey yar kim bilir beni, senin bildiğin gibi?
Kim verebilir çaremi?
Kim sarabilir yaremi?
Kim duyabilir içimdeki sesimi?
Sustuğunda, sukût ettiğinde sebepler
Tükendiğinde, bitti dendiğinde tüm ümitler
Kim gösterebilir karanlıklarda yolumu?
Kim taşıyabilir; yunus içinde kalsa şayet
Bu zulmedenlerden olan zavallı canımı?
“La ilahe illa ente sûbhaneke innî küntü minezzalimin”

Özlem Arslan; ''O SIZININ SAHİBİ'' kitabından...